ŞAİR A.
Tebriz şehri Türk irfanının başlıca merkezlerinden biri olduğu gibi tarihte Türk sultanlarının siyaset ve sanat ocağı rolünü de oynamıştır. Bu münasebetle bugünkü Tebriz şehri eski Türk âbideleriyle doludur. Burası asırlarca irfan ve medeniyet ocağı vaziyetinde bulunduğundan bu ünlü Türk şehrinde birçok bilgin (âlim) ve ozan (şair)
İşte; yukarıda kayıt ve tasrih edildiği veçhe ile; Toprağı, suyu, dağı, taşı, köyü, ovası, obası, ili, ulusu, şairi, sözü ve sazı ve her şeyi Türk; olan bu beş milyonluk Türk halkı ezelden beri bu yerlerde yaşamakta ve bu yerlerin hakiki sahibi olmakla beraber orada Farsların, Ermenilerin, Arapların malik oldukları hak ve imtiyazdan mahrumdurlar.
RACİ
Adı: Mirza Ebulhasan. Tebrizlidir. Hicrî 1293 de Mekkeden dünerken denizde boğulmuştur. 250 sahifelik taş basması olan divanının 3/4 türkçedir.. Kaside, gazel, hiciv ve mersiyelerden ibarettir. Aşağıdaki parçalar onundur.
GAZEL
Menim bü âlem içre bir karâ gözlü nigârım var.
Gece gündüz firakında ne sabr-ü ne kararım var.
Ederler,
« Sarraf »
Haci Rıza (Sarraf) aslen Tebriz Türklerindendir. Hâltercümesi hakkında malûmat elde edilememiştir. 200 sahifelik divanının yalnız 8 sahifesi farisicedir. 1325 hicri yılında vefat ettiğini (Salik) adlı bir şair, divanın sonunda yazmaktadır. Taş basması divanı gazel, mersiyelerden ve kasidelerden ibarettir. Aşağıdaki şiirler onundur:
GAZEL
Şerâr-i Şem’i âhımdan menim; pervaneler yandı
Özüm yandım kül oldum sehlidir bigâneler yandı.
DeyüN Mecnune: bil bihânuman olmaklığın kadrin
Şuâ’ı hüsnü Leylâden serâser hâneler yandı.
Yanarsan ey gönül, gel turreyi cânâne el vurma
Niçin?! meşşâteler çenginde gördüm, şâneler yandı.
TERCİ’ BENDİNDEN BİR PARÇA;
Meni çerh-i felek âvâre kıldı hânümanımdan
Kenâr etti kenar-i Hüsrev-i şirin zebanımdan
Elim çıktı gülümden, gülşenimden gülistanımdan
Tarik-i âşk’de men çekmişem el bâş-ü canımdan..
Olan Mecnun gibi Zencir-i âşka beste canım vay!
Vatan âvâresi, gurbet esiri hasta canım vay!