Allah-u Teâlâ kendi öz ve hakikatini bildirmiş olmamakla beraber, kendisine bazı isim ve sıfatlar izâfe etmiş, önce bir ve tek olduğunu, fillerinde hicbir ortağı bulunmadığını,ilim,kudret ve irade sâhibi olduğunu bildirmiş, sonra da bütün eksikliklerden tenzîh edilmesini emretmiştir.O'nun, bir taraftan kendisine mahlûkâtın sâhip olduğu lim, kudret, irade ve sıfatlarını izafe etmesi,
görme, ișitme, konuşma, el, yüz, göz vb. gibi bazı isim diğer taraftan her türlü eksikliklerden tenzihini emretmesi, bu konularda gelen ayet ve hadislerin müslümanlar arasında çeșitli yönlerden anlaşılmasına yol açmış ve gruplasmalar, isbat ve tenzihin ifrat derecesine varan uçları üzerinde teșekkül ederken, bu iki zit kutup arasında da Kitap ve Sünnet'e dayanan akaidin korunmasını üzerine alan Ehl-i Sünnet âlimleri orta yolu muhafaza_etmişlerdir. Zıt kutuplarda teşekkül eden bu gruplardan Cehmiyye-Mu'tezile, tenzihte ifrata (aşıri) giderek, Allah-u Teâlấ'yı mahlûkattan herhangi bir şeye benzetmek
endişesiyle bütün sıfatları, hatta bir kismi daha da ileri giderek isimleri O'ndan nefyetmişler, bu konuda gelen ayetlere te'vîl yolu ile değişik anlamlar vermişler, hadisleri ise reddetmişlerdir. Bunların karşısında yer alan Müşebbihe-Mücessime gibi diğer gruplar ise, el, yüz, göz ve buna benzer isim ve stfatlardan bahseden ayet ve hadislere dayanarak Allah-u Teâlyı, eli, yüzü, gözü ve çeşitli sıfatları olan mahlûkâta benzetmişler ve ispatta ifrata gitmişlerdir. Bu sûretle gruplar arasında başlayan mücâdele, "kelâm" adı altında gün be gün şiddetini artırmış.Müslümanların birliğini bozmuş, akâidinde derin yaralar açmıştır.