Dördüncü mevsimin başında artık kalpleri birbirinde teselli bulan bir cümle gibiydiler. Adam artık daha az anımsıyordu bölünen uykularını. Çığlık seslerini, gözyaşlarını, yıkılan duvarları. Kadın artık umursamıyordu hangi mevsimin hangi gününde doğdunu. An içinde renklenen minik birer kelebek gibiydiler. Kanat çırpmanın telaşı içindeydiler.