) V Ü C Ü D : Var olmak demektir. Allahu Teâlâ vardır, gerçekten varlık sıfatiyle muttasıftır ve varlık kendisinden hiç aynlmıyan bir mevcuddur. Varlığı başkasından ve başkası vâsıtasiyle değil, zâtının muktezâsıdır. Vâcibdir. Vâci bü l-vücûd bir Allah olmasaydı, hiçbir şey olamazdı. Çünkü gördüğümüz şey lerin hepsi mümkündür. Varlığı kendisinden, kendi zâtının iktizâsından değildir. Gördüğümüz her şeyin ya hiç olmamalarını, veyâhut bir müddet sonra yok ol- malartnı pekâlâ düşünebiliriz. Çünkü olmamalarından hiçbir şey lâzım gelmez. Bunu bir az daha aydınlatalım: Gözümüzün önünde ucu bucağı belli olmıyan, sayıya ve hesâba gelmiyen bir cihân ve bunun içinde yaşayan sayısız canlılar vardır. Bunların en akili ısı ve en düşüncelisi de insandır. Bunda şüphe yoktur. Böyle iken biz küçük bir zerreyi bile yoktan var edemiyoruz. Hiç bir şeyin kendi kendine var olmadığını da görüp duruyoruz. Şu halde, bütün bu gördüklerimizi var eden, bunlar yok iken yaratan bir vâcibü’I-vücûdun bulunması lâzımdır. Vâcib ü’l-vücûd olmadıkça bu varlıklar var olamaz ve izâh edilemez. İşte bütün bu varlıkları yaratan ve kendi varlığı başka bir varlığa muhtaç olmıyan V âcibü’l- vücûd. A llahu Teâlâ Hazretleridir. Binâenaleyh Allah vardır; varlık O nun zâti sıfatlanndandır. Bunun içindir ki. varlığın zıddı olan yokluk, O nun hakkında mümtenîdir. ‘‘Vâcib” dedikten sonra yokluğu düşünülemez.
(Bir zemân gelir ki, insan kazancının halaldan mı ,hâramdan mı olduğunu düşünmez) ve (Bir zemân gelir ki, İslâmiyyete yapışmak, elinde ateş tutmak gibi güç olur.)
İyi vicdana sahib olabilmek için iyi bir din terbiyesi almış, ahlâkan çok yükselmiş, terbiyeli muhitlerde yaşamış olmak lâzımdır. Binâenaleyh, yalnız başına vicdân, insana, ne gaye-i hilkatını bildirir, ne gideceği yolu gösterebilir, ne de hayır ve şerri ayırdedebilir. Aynı zamanda hak ve vazîfenin, hayır ve fazîletin kâfi derecede ne mi'yârı, ne de kuvve-i te'yîdiyesi olamaz. Vicdân, dalâlete düşmemek ve yolunu şaşırmamak için kendisine yol gösterecek bir rehbere muhtaçtır ki, o da Vahy-i İlâhî'dir; Din'dir.
Hakiki bir din terbiyesi almış, bu terbiyeden az çok istifade etmiş insanların vicdanlarıdır ki, kendilerini tamâmen fenâlıktan alıkoyarak fazilet yoluna sevkedebilir.