Matematikle Kindî, sayı, harmoni (te’lif), geometri ve astronomi ilimlerini kasteder; bunların başı sayı ilmi yani aritmetiktir, çünkü, eğer sayı olmasaydı hiçbir şey olmazdı.
Fıkıh, kısaca Kitab’ın mecbur ifadesine kıyasla Şari’nin(Allah’ın) üzerinde sükut ettiği sahih dini inanç ve amelleri tayin etme sanatı olarak tarif edilir. Diğer yandan Kelam ilmi bu inanç ve amelleri savunma, ayrıca onlara muhalif olan görüşleri reddetme sanatı olarak tanımlanır. Fakıh mütehassı ile kelam mütehassı arasındaki fark, kelamcı hem Kitab’ın öğretilerini hem de duyu tecrübesi, gelenek ya da akılda kökleşen umumi prensiplere müracaatlara bu mukaddimeleri savunurken, fakih yalnızca Kitab’ın mukaddimelerinde zorunlu neticeleri çıkarır.
(Farabi)
Bu hikmetin aslı dünyaya bağlı nefse bedenin
çirkin zevklerinden vazgeçmesi ve bakışını güzelliğin ve göz kamaştıran parlaklığı onu görmesine engel olan ışığın nihaî kaynağına çevirmesi için bir çağrıdır; şöyle ki, onun "güzelliği, güzelliğini örten perde olmuştur ve ancak batarken tam olarak görülebilen güneş gibi" bu azametle parlarken ancak donuk bir suretle idrakedilebilir.
Kendisini diğerinde görecek şekilde birbirine bağlı ruhani varlıklar
Ruhani varlıkların durumuna gelince, müellif onlardan her birinin, cismani varlıkların birinin diğerinden ayrı olması şeklinde değil, fakat tamamen farklı bir şekilde diğerlerinden ayrı durarak “kendisinin ait olduğu semavi feleğin külliliğinde mukîm olduğunu” söyler. Bu “nurani varlıklar asla birbirine mani olmazlar, bilakis ister aklï ister hissî olsun, tamamen fikrî ve anî bit şekilde her şeyi görmelerine ilave olarak, ger biri “kendisini diğerinde görecek” şekilde birbirlerine bağlı ve birbirinin mütemmimidirler.
(Theologia)