You can find İslam Hukuk İlminin Esasları books, İslam Hukuk İlminin Esasları quotes and quotes, İslam Hukuk İlminin Esasları authors, İslam Hukuk İlminin Esasları reviews and reviews on 1000Kitap.
Bir delili ancak onun kuvvetinde veya ondan daha kuvvetli olan bir delil neshedebilir. Delil tevatür yoluyla sabit olmuşsa kendisi gibi mütevatir ya da meşhur (Hanefi) olmayan delille neshedilemez. Şayet ahad haber ise, haberi vahid ise neshedilebilir çünkü onunla aynı kuvvettedir. Delaleti kat'i olan bir delil de, ancak kendisi gibi delaleti
1. Zaruriyyat'ın Korunması
Zaruriyyat toplumun varlığını koruyabilmesi için kaçınılmaz olan değerler demektir. Bu zaruri değerler şunlardır: Din, nefis, akıl, nesil, mal.
(...)
Dinin varlığı için, kendisine iman edilmesini ve bunun yanı sıra namaz, oruç, zekat ve hac gibi ibadetleri farz kılmıştır. Dinin korunması ve ona yönelecek düşmanca saldırılara karşı müdafaa edilmesi için de cihadı farz kılmış...
2. Haciyyat'ın Sağlanması
Haciyyat, insanların yaşantılarını kolaylık içinde ve sıkıntıya düşmeden sürdürmeleri için muhtaç oldukları düzenlemeler demektir.
(...)
İbadetler çerçevesinde su bulamayan için teyemmüm hükmünü koymuş...
3. Tahsiniyyat'ın Gerçekleştirilmesi
Kamil insan, üstün ve güzel davranış nitelendirmelerinin gerekli kıldığı durumlardır.
(...)
Muamelat alanında, kişinin kardeşinin evlenme veya alım satım teklifi üzerine (onun teklifi sonuçlanmadan) yeni bir teklifte bulunmasını yasaklamış...
Nehiy, fiilden el çekme ve fiili terketme talebine delalet eder.
Nehyin Delaleti
Cumhura göre nehiy, menhiyyun anhin(nehyedilen fiil) haram kılındığını gösterir ve özel karine olmadıkça tahrim dışında anlama çekilemez. Karine varsa nehiy o karineye göre anlaşılır.
لا تسئلوا عن اشياء ان تبد لكم تسؤكم
Açıklanması halinde hoşunuza gitmeyecek bir kısım şeyler vardır, ki onlardan sual etmeyin. ayetindeki nehiy, zarara ve eziyete yol açan fiilin terkedilmesi hususunda irşat anlamı taşımaktadır.
... İslam hukukunda hükümlerin konulmasındaki esas gaye, insanların durumlarını düzeltmek, aralarında adaleti gerçekleştirmek ve onların sıkıntılarını gidermektir. O halde, İslam hukukuna göre hüküm verilirken, insanların adet edindiği ve aklıselim sahiplerinin tasvip ettiği şeyleri dikkate almamak, insanları sıkıntı içine atmak olur, ki bu, İslam hukukunun üzerine bina edildiği temel gayeye aykırı düşer(...) Şari' teala bu adetlerden sadece kötü ve zararlı olanlarını ilga etmiştir.
... İmam Şafii'nin istihsana karşı çıkmasını ve "İstihsan yapan, kendi başına din koymuş olur" sözünü, istihsanı hüccet kabul edenlerin anladığı anlamdaki istihsan olarak değil, bir başka anlamda yorumlamak gerekiyor. Bu da, şer'i bir delile dayanmaksızın şahsi arzuya ve sübjektif mülahazalara göre hüküm vermektir. Şüphesiz bu anlamda istihsan herkese göre batıldır; değil büyük İslam hukukçularının, herhangi bir müslümanın dahi böyle bir tutumu kabulleneceği düşünülemez.