İslam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim

Alparslan Açıkgenç

İslam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim Gönderileri

İslam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim kitaplarını, İslam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim sözleri ve alıntılarını, İslam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim yazarlarını, İslam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İslam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim
İslam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim
“Ayrıca eğer bir olgu, kendini algılayan toplumun dışında ise, o olguyu en iyi yine kendisi anlatabilir. O hâlde insan dinin kaynağını idrak edebilecek nitelikte olmadığına göre, dini en iyi yine din açıklayacaktır.”
Ahlâkî cihat olmadan fikri cihat olamaz..
Sonuç olarak diyebiliriz ki ahlâkî cihatla toplumumuzu eğitmeye çalışırsak, toplumda muazzam bir hareketlilik ve cevvaliyet başlar. Bu ahlâkî cevvaliyet fikri ćevvaliyete yol açar ve bilgi geleneğini canlandırır. Bilgi geleneği canlanırsa bilimsel sürecin diğer aşamalarına gerek kalmaz. Çünkü bizde bilimler zaten mevcuttur; bunları yeniden adlandırmaya ihtiyaç yoktur. Tembelliği bırakır; unvan, maddî çıkar, mevki ve makam için değil, sadece bilgideki güzellik ve ilimdeki mutlak iyilik için çalışır ve kopyacılığı terkedersek bilim geleneğimiz de canlanır.
Sayfa 185 - İsam YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İslâm medeniyetinde ahlâkın zayıflamaya yüz tutmasıyla birlikte bilimsel durağanlık başlamış; bu eğilim yavaş yavaş diğer kurumlara sirayet etmiş ve her kurum bir diğerinin yıkılmasına yol açarak bilim geleneğinin de çöküşünü hazırlamıştır
Sayfa 179 - İsam YayınlarıKitabı okudu
Ahlâkî olgunluk elde edilmeden bilimsel üstünlüğe erişilemez. Meselâ hırsızlık bir ahlâkî bitkinliktir. Bu davranış bir toplumda yaygınlaşmışsa, hayatın her yönüne kolaylıkla sirayet edebileceği için hem toplumu yozlaştıracak hem de bilimsel ilerlemeyi engelleyecektir. Hırsızlık, çok âdi ve basit bir ahlâkî çöküntü olmasına rağmen, kolaylıkla rüşvete, yalana, bencilliğe ve kopyacılığa yol açacağından -zaten bunlar mevcut oldukça bilim de mümkün olamayacağından- zincirleme bir etkiyle fikri hayatı her yönden zehirleyecektir. Ahlâkın bilim açısından temel bağlamsal şart olduğu gerçeğini, İslâm medeniyeti örneğinde açıklamak kolaydır. İslâm geldiğinde, mevcut ahlâkî ve toplumsal değerleri sorgulamış, ahlâken bitkinlik olarak gördüğü bu değerleri, yüksek ahlâk değerleriyle değiştirmek istemiş ve böylece o toplumda büyük bir ahlâkî mücadele başlamıştır. Bunun neticesinde iyi ile kötü arasındaki bu mücadele hayatın her boyutuna yansımıştır. Bu medeniyette, yeni ahlâkî değerler zaten bilgiyi yücelttiği için, ahlâkî mücadelenin ayrıca fikrî mücadeleye dönüşmesine gerek kalmıyordu, Gerçi bu dönüşüm tabii olarak zaten gerçekleşiyordu; çünkü bu tür bir mücadelede yer alan fert ve gruplar, kendilerini fikren müdafaa ve haklılıklarını ispat edebilmek için fikirler geliştirmek zorundaydılar
Sayfa 146 - İsam YayınlarıKitabı okudu
İbn Sîna'ya göre, var olan her şeyi aklımızla algıladığımız ve bunu da dille ifade ettiğimiz için, bütün insan bilgisi, kelimelerle dile getirmeye çalıştığımız kavramlardan oluşur. O halde bilgi, kavramlarla başlar. Yani bir şeyin ne olduğunu, ancak o şeyi ifade eden kavramı anladığımızda bilebiliriz.
Sayfa 125 - İsam YayınlarıKitabı okudu
İlk İslâm Düşünce Okulu
Peygamberimizin özellikle Medine'ye hicretinden sonra gelen vahiyler, İslâm dünya görüşünün bilgi, insan ve değer yapılarını gittikçe zenginleştirmiştir. Nitekim Peygamberimiz Medine'de bir eğitim modeli oluşturan belirli kurumları inşa etmekle işe başladı. İşte bilgi geleneğinin başlangıcı da bu eğitim faaliyetleridir. Meselâ Medine'de Mescid-i Nebevî'nin önündeki kapalı alanda bizzat kendisinin kurduğu, "Suffe" denilen ve mensupları da "ashâb-ı Suffe" olarak bilinen okul, bu eğitim kurumlarından sadece biridir. Suffe, misafirlerin ve evi olmayan fakirlerin konaklaması için bir nevi misafirhane olarak tesis edilmişti. Fakat kısa zamanda okuma yazma, İslâm hukuku, Kur'an, tecvit ve diğer İslâmî ilimlerin Peygamber'in nezaretinde öğretildiği düzenli ikamet edilebilir bir okula dönüşmüştür. Ubâde b. Sâmit der ki: "Resûlullah, beni Suffe'de yazma ve Kur'an öğretmeni olarak görevlendirdi." Suffe'de kalanlar sadece eğitim ve ibadetle meşgul oluyor, başka bir işte çalışmıyorlardı. Peygamberimizin vefatına kadar onların çoğu evlenmiş değildi. Peygamberimiz, onların geçimlerini gelen ganimetlerle sağlıyor; böylece onlar da çalışmalarına ara vermek zorunda kalmıyorlardı. O halde Suffe'yi, ilk İslâm düşünce okulu olarak tanımlayabiliriz.
Sayfa 62 - İsam YayınlarıKitabı okudu
Reklam
70 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.