Düşünceye sınır koyan, düşünen değil, itaat isteyen insanlar isteyen bir zihniyet egemen olmuştur bizim toplumumuza. Tarihçi İklil Kurban, "Din ve devlet baskısı olan yerde bilim ve felsefe yapılamaz" der. Bilim ve felsefe olmayınca da cehalet olur, bağnazlık olur, kalıpyargılara ve önyargılara tutsaklıklar olur.
"Tarihin siyasi çıkarlar uğruna, yahut marazi ideolojileri müdafaa maksadıyla bir 'yalancı şahit' gibi kullanılması, acı ve yararsızdır."
Fuat Köprülü (1890-1966)
Osmanlılar tarafından Rumca'dan dilimize aktarılan 'Efendi', 'Efendimiz' (*) hitabını neden ısrarla halka belletmeye uğraşıyorlar? Cevabı basittir; halkı zihnen köle edip, gütmek ve yönetmek için... Bunca efendisi olan bir din ve toplum nereye gider ?..
(*) Bizans'ta bir saygı unvanı olan Orta Yunancadaki "avthéntis" (otantik) kökünden türetilmiş, bey, üstad, hazret anlamında bir kelimedir (SB notu...)
Geriye hukuk kalıyor, vicdan kalıyor, özgürlük, açık toplum, demokrasi, bilim-sanat-edebiyat üçlemesi ile yetişmiş ufku açık, bilgili, bilinçli, sorgulayan, hesap sorabilen, boyun eğmeyen insan yetiştirmek kalıyor...