İç savaştan daha dehşet verici bir şey yok. Herkes "biz"den ve herkes "onlar"dan olabiliyor. Aynı şekilde giyinmiş insanlar, gözlerinde aynı hınçla, elinde tüfekle, ama kimi hedef alıyorlar?
Boğaz 'ı tasvir etmek ne haddime. Herkesin görmesi lazım. Her zaman aynı kaldı. Kemal Paşa da engelleyemedi. Sadece fes ve ferace eksik, ama insanların giyimine kuşamına değil, tabiatın şirinliğine bakınız; bu size yeter.
Pera'da(Beyoğlu) değil miyiz, Peralı kadını konuşuyoruz. Bir zamanlar burada Türk kadınına rastlanmıyordu. Rastladığınız da örtüsü altında gizemliydi; Türk kadını eski İstanbul'da yaşıyordu. Şimdi bütün şehre dağılmış, adeta ayırt edemiyorsunuz. Ferace yok. Hıristiyan kadını gibi dolaşıyor; sadece daha çok kırmızı sürüyor -dudaklarda ruj, bolca pudra ve gözler boya içinde. Tatlımsı bir güzellik, ama bu kadar. Pierre Loti, mezarında dönüyor musun? Hakiki güzellerin yüzdesi gayet düşük.
Karakola çağırılan veya mahkemeye çıkartılan babamı beklerken birçok gece uyuyamamıştım. Ama o zamanın Türklerinde, artık âlemde tamamen yok olan bir şey vardı: Adamlık.² Eninde sonunda af ediyorlardı, kabahatlinin nüktedan bir şakasıyla yumuşuyorlardı; Makedonya'nın bugünkü sözüm ona medeni efendilerinden çok daha şefkatliydiler.
Tramvay ise tam bir keyif aracı; süratli, iki sınıflı, çeşitli semtler için her türlü kombinezonlar sunuluyor. İlk birkaç sıra sadece kadınlara mahsus; onlar ön platformdan biniyorlar. Daha önceleri, kadın ve erkek yerleri perdeyle ayrılıyordu. Bugün perde kaldırılmış, ferace de, ama en temel şey korunmuş: kadına saygı. Dini, gelenekleri, alfabeyi ve daha neleri değiştirdi Kemal Paşa, ama bunun gibi güya ufak şeyler duruyorlar. Çünkü bu dünyada, ne olursa olsun, değişmeyen bir şeyler kalacak gene de.
Halifesiz İstanbul! Kuran-ı Kerim Türkçeye çevrildi! Kuran-ı Kerim radyoda okunuyor! Mehmet kasketle, Hatice-kısa saçla! Bütün bunlar da beş bin bilmem kaçıncı yılında değil, Eylül 1932'de olsun! Verdiğim örnek yeterli.
Ben yeniden yanayım, elbette. Yeniyi kim sevmez? Ama eski İstanbul'a üzülüyorum.
İstanbul'un ne kadar değiştiğini göz önüne getirebilmeniz için, şunu hayal edin: Belirli bir günden itibaren Sofya'daki bütün erkekler fes, kadınlar ise ferace giysin ve ben de , sayın okurum, Arapça yazayım, sen de beni Arapça oku.