İstanbul'un Fethi

Kritovulos

Oldest İstanbul'un Fethi Quotes

You can find Oldest İstanbul'un Fethi quotes, oldest İstanbul'un Fethi book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Önsöz
On yedi yıl içinde padişaha müyesser olup, kitabımın satırlarını süsleyen sözler ve araştırmalar hakikate uygun ve senin eserlerinle denk olmaktan dolayı beğenilir ve kabul edilirse ey ulu hakan, tarih âlemine parlak ve başarılı eserinizi toplama ve yazmamdan dolayı ulu Tanrı'ya şükranlarımı sunarken, yüce kişiliğinize dualar ederim. Acizlerince bilinmeyen fakat bilinmesi aslında lazım olan cihangire yakışır menkıbelerinizi öğrendikten sonra Allâh'ın inayeti ve padişahın pazı kuvvetiyle, tekrar yazmayı üstün mübahat ile taahhüt eylerim. Yazış ve anlayış tarzı beğenilmediği takdirde bu önemli görevi benden daha ziyade iktidarı olanlara bırakırım. -Kritovulos
Zira bu padişah, yalnız kendi çağında yaşayan hükümdarlara değil, çağımız milletleriyle daha evvel yaşamış milletlerinin hükümdarlarına ve hatta kendi soyundan gelen, her biri diğer milletlerin hükümdarlarından üstün veya eşit olan büyük padişahlara meziyet, fazilet, şecaat ve cesarette daha üstün bir rütbeye sahiptir.
Sayfa 6
Reklam
Acaba bir düşünce ve endişesi var mıydı? Evet... Büyük saraylarda safa sürmek onun büyüklüğüne yeter değildi. Büyük bir emek, bir çaba, zihin ve kalbini kaplayan bütün çalışmalarını birleştiren bir sonuç: İstanbul'u almak... Bundan sonraki genişlemesinde o şehri hareket merkezi olarak açmak. Hakikaten İstanbul'a sahip olan ve civarına hâkim bulunan bir dünya fatihi için memleketini genişletmek kolaylaşmaktadır. Sultan Mehmed Han ise, gaipten haber veren kişilerin ve keramet sahiplerinin bu konudaki tebşiratına bel bağlamış ve İstanbul'u almak isteği zihnine iyice yerleşmişti. Onun için Bizans imparatoru ile savaş kapısı açmaya istekliydi.
Sayfa 19
Yardımlarını çokça umdukları papa'ya ve diğer İtalya gibi batı devletlerine elçiler göndererek bulundukları büyük tehlikeden kurtulmaları için onların acele anlaşma ve yardımlarına kavuşmayı arzu ederlerdi. İşte İstanbul halkı, karşı koymaya bu surette hazırlanıyorlardı.
Justinyanus'un maiyetinde bulunan Bizanslılar ise hançer, kargı ve mızrak gibi savaş araçları ile kendilerini koruyarak Osmanlı askerlerini kaleye sokmamaya çalışıyorlardı. İki taraf birbirlerine pek ziyade yaklaşmış olduklarından dövüş, göğüs göğse yapılıyordu. Her iki tarafin meşhur ve cesur askerleri büyük bir şiddet ve cesaretle birbirlerine hücum ettiklerinden Bizans surları etrafında son ve siddetli bir savaş meydana geldi. Askerlerin bağırmaları göklere çıkıyor ve savaş manzarası gittikçe dehşetli bir hal alıyordu. Nihayet Justinyanus göğsüne rastlayan bir kılıçla yaralandı. Çadırına taşındı. Justinyanus'un yaralanması, Bizans askerleri üzerinde pek kötü bir etki yapmış ve Konstantin askerlerinin bozulmasına sebebiyet vermemek için savaş biraz hafifleyinceye kadar orada kalmasını Justinyanus'tan rica etmişse de askerler set ve surların korunmasını bırakarak reislerini ve kendilerini kurtararak gemilere kaçmaya başladıklarından Konstantin'in verdiği emirlerin hiçbir tesiri olmamıştı. Justinyanus ile beraberindeki askerlerin çekilmesi üzerine Konstantin'in boş kalan yerleri doldurabilecek meydanda askeri kalmadığından maiyetindeki adamları ile yalnız bulunduğu mevkii korumaya ve oradan savunmaya gayret sarf ediyordu.
Askerler her yönden şehrin içine hücum ederek, yolda rastladıkları Bizanslıları öldürüyorlardı. Zaten sabahleyin bu büyük gürültüyü işiterek kendilerini evlerinden dışarı atmış olan halk, Osmanlı kılıçları önünde eğilmeye mecbur oluyorlardı. Ümit edilmeyen ve beklenilmeyen bu durum Bizanslıları pek ziyade şaşırtmış olduğundan öteye beriye kaçışıyorlar, erkek, kadın, çocuk tapınaklara sığınabilmek için oralara doğru koşuşuyorlardı. Boğazlaşmanın şehir içinde şiddetli olması Osmanlı askerlerinin Bizanslılara karşı olan hiddetinden doğuyordu. Zira muhasara sırasında bir kısım Bizanslılar sığındıkları korunaklara güvenerek onları tahkir etmişlerdi. Fakat genel olarak denilir ki, Osmanlılar bu davranışlarıyla halkı ürkütmek, korkutmak ve esaret altına almak istiyorlardı. Surların diğer yönlerinde bulunan Bizans askeri, olaylardan bilgi alamadıklarından kara ve deniz yönlerinde savunmaya devam ve Osmanlı askerini kaleye çıkartmamak için ellerinden geldiği kadar çalışıyorlardı. Halbuki diğer taraftan Osmanlı askerleri kale içerisine girmiş ve hatta şehir içine de dalarak arka taraftan onları sıkıştırmaya başlamış olduğundan bunların savunması pek bilgisizce idi. Nihayet hakikat anlaşıldı. Hepsi yeis ve keder içinde diğerleri gibi kendilerini kurtarmak için kaçtılar. Bazıları da surlardan kendilerini aşağıya atarak intihar ediyorlar veya felce uğramış gibi silahlarıyla beraber kayıtsız teslim oluyorlardı.
Reklam
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.