YAŞAMAYA DAİR
I
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi meselâ
yani, yaşamının dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede öylesin ki,
mesela kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin.
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel, en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalırız diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için
yaşamak yani ağır bastığından.
SENİ SEVİYORUM
Çömeldim, bakıyorum toprağa,
otlara bakıyorum, böceklere bakıyorum,
mavi mavi çiçek açmış dallara bakıyorum,
Sen bahar toprağı gibisin sevgilim
sana bakıyorum
Sırtüstü uzandım görüyorum gökyüzünü.
Ağacın dallarını görüyorum,
uçan leylekleri görüyorum.
Sen bahar mevsiminde gökyüzü gibisin sevgilim, seni görüyorum
Gece kırda ateş yaktım, ateşe dokunuyorum, suya dokunuyorum,
kumaşa dokunuyorum,
gümüşe dokunuyorum.
Sen yıldızların altında yakılan ateş gibisin sevgilim,
sana dokunuyorum.
İnsanların içindeyim seviyorum insanları.
Hareketi seviyorum.
Düşünceyi seviyorum.
Kavgamı seviyorum.
Sen kavgamın içinde bir insansın sevgilim,
seni seviyorum.