Amerikan illüzyonunun daha safça betimlendiği bir döneme ait bir eser. 1953 yılı, Amerika daha bir umutluymuş. Sıradan kasabalardaki fakir ama gururlu, üstüne mesut insanların hikayesini anlatmış Saroyan bu kısacık oyunda. Lakin bu tatlı hülya ve onu sürdürme isteği de aslında çaresizlikten kaynaklıdır. Sonraki yıllarda, Amerikalı yazarlar Amerikan Hülyasının bir karabasan ve dehşetli bir yalan olduğunu anlatıp duracaklardı. Saroyan ise, oyunda da tartıştığı üzere, bu hülyanın o acıklı gerçekliğe yeğ tutulabileceğini savunur. Bu haliyle de aslında Arthur Miller'ın bir karakterine dönüşüverir yazarın kendisi. Saroyan o istiridyede (Amerika'da) bir inci (Amerikan Hülyası) olmadığını biliyor, ama işte yiyecek bir şeyleri, tutunacak pek bir şeyleri olmayan insanlar için o incinin var olduğunu/ olabileceğini savunur.