Şükredeceğim elbette ki Sana, Musa denizi yaramasa da
Ateş yaksa da İbrahim'i, Yusuf kuyuda unutulsa da
Yakub'un gözleri açılmasa da ve İsa çarmıha da konsa
Sen şüphesiz yıkılmışların da Rabbisin, Sana.
Seni inciten her ne ise onu bilmek zorundayım, seni tanımak için yaralarını da tanımak zorundayım.
...
Ötekinden mesul olmak onun haklarının yanında bir incinme yeteneği olduğunu da kabullenmek demektir. Evet hakların var ama aynı zamanda incinebilir bir varlıksın sen... İnsanın insanın üzerine titrediği, insanın insana sığınak ve yurt olduğu bir dünyayı özlüyorum.
Hakikât, insanın içine bir kez, küçücük bir ân bile düştüyse bu dünya da hiç bir şeyin mutlak manâda kendisini mutlu etmeyeceğini bilir.
Onun büyük hüznü mutluluğa ulaşamamak değil, bu dünyada rûhunun içinde sıkıştığı can kafesidir.”
Rabbim
hakkımı al benim haksızdan,
uzun namlulu silahları insanın
nereden geliyor göremezsin de
yüzünü susturur duyduğun yara
durgun olursun tanırlar hemen
sanma ki utanırlar, sanmam
al benim hakkımı haksızdan.