İşte, ya Rab, burada zorlanıyorum ve kendi varlığımı da kavramakta zorlanıyorum. Kendi kendime zorluklarla dolu, ter dökülüp emek harcanan bir toprak hali ne geldim. Çünkü şu an üzerinde çalıştığım konu göğün kuşaklarını araştırmaya benzemiyor, yıldızlar arasındaki mesafeyi ölçmüyoruz ya da dünyanın boşlukta nasıl dengede durduğunu da incelemiyoruz. Araştırma konum hatırlayan bir varlık olarak ben, zihin sahibi bir varlık olarak ben, kendimim. Aslında ben olmayan bir şeyin benden uzak olmasına şaşırmamam gerekir. Ama bana benden daha yakın bir şey olabilir mi? Gerçekten de bendeki hafızanın gücünü anlamıyorum, bu güç olmaksızın kendimle ilgili hiçbir şey söyleyemeyeceğim halde. Çünkü ne söyleyebilirim ki , unutmayı hatırlayabildiğimden bu kadar eminsem? Hatırladığım şey hafızamda değil mi diyeceğim yani? Ya da unutma, unutkan olmamam için hafızamdadır mı diyeceğim? Her ikisi de çok saçma. Üçüncü bir çıkar yol var mı?
Rab Tanrım, her şeyimizi bize bahşeden sensin, n'olur bize huzur da bahşet, bize ebedi huzuru bahşet, bize Yedinci Günün huzurunu bahşet, bize akşamı olmayan huzuru bahşet.
Bizim dünyamız da Hıristiyan öğretisiyle belli bir biçime kavuşmadan önce göze görünmüyordu ve düzenden yoksundu, bizler de cehaletin karanlıklarıyla örtülüydük. Sen insanı günahından ötürü azarlayarak yola getirdin ve senin yargıların uçurum gibi derindir.