Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İvan İlyiç’in Ölümü

Lev Tolstoy

İvan İlyiç’in Ölümü Gönderileri

İvan İlyiç’in Ölümü kitaplarını, İvan İlyiç’in Ölümü sözleri ve alıntılarını, İvan İlyiç’in Ölümü yazarlarını, İvan İlyiç’in Ölümü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hayat gitgide artan acılar demek; artan bir hızla en dibe, en korkunç acılara doğru uçmak de­mekti. “İşte ben de uçuyorum...”
Zaman ola­rak ne kadar geriye giderse, anıları da o kadar canlı, güçlü oluyordu. Aslında geriye gittikçe hayatın içindeki iyiler de, hayatın kendisi de o kadar güzel, o kadar dolu dolu olu­yor ve bunlar sürekli birbirine karışıyordu. “Acıların zaman içinde gitgide artması gibi, hayat da bütün olarak hep daha kötüye gidiyor” diye düşünüyordu.
Reklam
Keşke hep orada durabilseydik
Geçmişten birbiri ardına tablolar can­lanıyordu gözünde. Hep yakın zamandan başlıyor, uzağa, en uzağa, çocukluğuna doğru gidiyor ve orada duruyordu.
Tanıdık Geldi
İvan İlyiç onca insanın yaşadığı şu koca kentte, onca eş dost arasında ve onca aile üyesiyle birlikteyken, ne de­nizlerin dibinde, ne de toprağın binlerce metre altında bir benzeri daha bulunamayacak korkunç bir yalnızlıkla yüzü divanın arkalığına dönük yatarken, yalnızca geçmişin ha­yaliyle yaşıyordu.
“Belki de sürdürdüğüm yaşam, sürdürmem gereken ya­şam değildir?”
Ne bu şimdi? Ne için bütün bunlar? Olacak şey mi! Böylesine anlamsız ve iğrenç olabilir mi hayat? Hayat bu kadar anlamsız ve iğrençse, o zaman niye ölünüyor; hem de acılar çekerek?..
Reklam
Tepeye tırmandığımı zannederken aslında bayır aşağı koşmak. Tam böyleydi durum. İnsanla­rın gözünde giderek yükselirken, aynı anda hayat da benden o kadar eksiliyor, ayaklarımın altından çekilip gidiyordu.
Çocukluğunu ne kadar geride bırakıp bugüne ne kadar yaklaşırsa, sevinçleri de o kadar değersizleşip kuşkulu bir hal alıyordu.
Sonucunda şimdiki kendisini var edecek, bugünkü İvan İlyiç’i oluşturacak şey başladığı anda, bir zamanlar onu çok mutlu eden, güzel diye nitelendirdiği her şey toz gibi dağılıp gidiyor; hiçe dönüşüyor, hatta çoğunlukla bayağılaşıyordu.
— Nasıldı o rahat, güzel dediğin önceki yaşamın? Ve İvan İlyiç güzel yaşamının en iyi anlarını seçip ayırma­ya başladı zihninde. Fakat -tuhaftır- bir zamanlar çok güzel bulduğu anların hiçbiri artık öyle gelmiyordu. Çocukluğuna dair ilk anıları dışında hiçbiri. Çocukluğunda, şu anda ye­niden yaşayacak olsa yine güzel bulacağı gerçekten hoş şey­ler vardı. Ama o hoşluğu yaşamış adam artık yoktu: Bütün bunlar bir başkasının anılarıydı sanki.
Reklam
Sonra kendini bıraktı ve çocuklar gibi ağlamaya başladı. Umarsızlığına, korkunç yalnızlığına, insanların acı­masızlığına, Tanrı’nın acımasızlığına, Tanrı’nın yokluğuna ağlıyordu.
Hep aynıydı. Kimi zaman ufacık bir umut ışıltısı belirir gibi oluyor, kimi zaman da bir umutsuzluk denizi kudurma­ya başlıyordu, ama hep aynıydı: Aynı acı, aynı keder, aynı iç sıkıntısı... Tek başına kalmak dayanılır gibi değildi. Birini çağırmak istedi, ama başkalarının yanında daha da kötü ol­duğu aklına gelince vazgeçti.
Acı bir an bile soluk aldırmadan eziyete devam ediyordu; yaşa­mın dönmemecesine geçip gittiğini bilmesine karşın yaşama duygusu içinde varlığını hep sürdürüyordu; hayatının tek gerçeğine dönüşen, o korkunç ölüm duygusu ve o malum yalan olduğu gibi duruyordu. Günlerin, haftaların, saatlerin ne hükmü olabilirdi burada?
Tıpkı çocukları okşayıp avutur gibi onu da öpsünler, sevip okşasınlar, başucunda gözyaşı döksünler istiyordu. Göğsünü döven gümüşsü sakalıyla koskoca bir mahkeme üyesi olarak böyle bir şeyin kendisi için imkânsız olduğunu biliyor, ama yine de istiyordu işte.
Herkes iyi zamanında yanındadır, kötü anında yerlerinde yeller eser
Kendisini bekleyen o korkunç ölümün, çevresindekilerce sıradan bir tatsızlığa ya da (salona kötü kokular yayan birinin girmesi türünden) kibarlığa aykırı bir olaya indirgen­diğini görüyordu; İvan İlyiç’in ömrü boyunca uğruna didin­diği “kibarlığa” aykırı! Ona acıyan da yoktu; ne durumda olduğunu anlamak isteyen yoktu ki, ona acıyan olsun!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.