İzmir Suikasti ve İstiklal Mahkemeleri

Kolektif

İzmir Suikasti ve İstiklal Mahkemeleri Posts

You can find İzmir Suikasti ve İstiklal Mahkemeleri books, İzmir Suikasti ve İstiklal Mahkemeleri quotes and quotes, İzmir Suikasti ve İstiklal Mahkemeleri authors, İzmir Suikasti ve İstiklal Mahkemeleri reviews and reviews on 1000Kitap.
İdam Edilen İzmir Suikasti Sanıklarının Son Sözleri
Gürcü Yusuf: “Demek hep beraber yapılacak bu iş? Öyley­se kırk lira kadar param var. Onu size vereyim. Pa­rayı Batum’daki çocuklarıma gönderiniz.. İşlerine yarar hiç olmazsa..” Baytar Mi­ralayı Rasim Bey: “Akşam rüyamda görmüştüm, buyur bakalım, işte şimdi karşımda... Her zaman rüyam böyle çık­saydı ya. Yolcu yolunda gerek.. Haklı haksız
İstiklal Mahkemesi Müddeiumumisi Necip Ali Bey: “îttihad ve Terakki memleketi teslim aldığı zaman, memleketin hudutları Saraybosnadan, Hind Denizlerine kadar uzuyordu. îttihad ve Terak­ kinin elinden düşürdüğü altın anahtarı, biz aldığı­ mız zaman hükümet merkezi bile işgal edilmiş, memleketin en güzel yerleri keza işgale uğramış ve düşman süngüleri altında kalmış vaziyette idi. Aca­ ba îttihad ve Terakkinin bu umumî manzarası, Ta­ rih nazarında nasıl muhakeme edilir?”
Reklam
istiklâl Mahkemesi Müddeiumumisi Denizli Mebusu Necip Ali Bey, “Şeyh Sayit İsyaniyle ne Kâzım Karabekir Paşanın ne de Ali Fuad Paşanın ve ne de diğer zatların alâkası vardır ve şüphesizdir ki damarlarında Türk kanı cere­yan eden bu zatlar, doğrudan doğruya, buna tenez­zül etmezler. Fakat memlekette behemehal bir ihtilâl ve inkilâp yaratmak isteyenler, bu zatların varlıklarını dayanak edinirler”
Kâzım Karabekir Paşa: — Mütareke sırasında elîm durumlara karşı elbirliğiyle göğüs gererek çalışıp Gazi’yi kendimize reis yaptığımız sırada, memleketin istinad ettiği yegâne kuvvet bendim. Ancak her inkılâpta olduğu gibi, ilk zamanlar birlikte çalışanlar, maksad hasıl olduktan sonra or­taya çıkan parazitlerin bu birliği bozdukları görülür. (…) Arzettiğim gibi bu mesele, sulha kavuştuktan sonra her zamandan daha fazla birliğe, tesanüde muhtaç olduğumuz günlerde ortaya öyle çehreler çıktı ki, artık ne Gazi, ne de İsmet Paşalar nezdinde eski arkadaşlıkları, eski yollara sevketmek imkânı kaldı. Aleyhimizde yazılmadık şey bırakılmadı, ca­hil kafalı yobazlardan daha mutaassıp halifeciler ol­duğumuza kadar uğramadığımız iftira kalmadı. Kim­se, bunları susturmuyordu. Ben, sabrediyordum. (…) Muhalif bir fırka kurmak tasavvurunda değildim. Siyasetten uzak, kendi âlemimde sükûna dal­mak kararındaydım. Fakat karşı taraf bırakmadı. Boyuna: «Ne susuyorsun? Ne duruyorsun? Söylesenize... Çıkınız» gibi sözlerle umumî efkârı bir bu suretle, yâni memleket hizmetinden kaçıyormuşuz gibi aleyhimize çevirmek istiyorlardı.. Bu durumda daha fazla durulamazdı, işte Te­rakkiperver Fırka bu ahval tesiriyle doğdu.
Ziya Hurşid’i karakter itibariy­le incelediğimiz vakit, onun hasbetenlillâh bir Gazi Düşmanı olduğunu anlamıştık. Gazinin o kadar düş­manıydı ki, onu Meclis Kürsüsünde vurmayı bile düşünmüştü. Bu amaçla Meclisin Çatıarasına çık­mış, tabanca namlusunu sığdıracak bir budak bularak açmıştı. Ziya Hurşid, budak deliğinden Mustafa Ke­mal’e ateş edip öldürecekmiş.
Meclis âzâları tarasaya çıkmış, Gazinin geçişini selâmlar ve onu alkışlarken, Ziya Hurşid, Birinci Mec­lisin orta salonuna konulmuş bir kara yazı tahtası­nın üzerine tebeşirle: «Bir millet putunu kendi yapar, kendi tapar» cümlesini yazıyordu..
Reklam