İzmir Suikasti ve İstiklal Mahkemeleri

Kolektif

Quotes

See All
Ziya Hurşit: Abdülkadir ise: «Bombayı Meclise atalım. Rei­sicumhur da orada iken...» diyordu.. Locaya düşen bomba, yukarıya doğru tesirini yapacak ve hiç kurtulamayacaktı.
Ziya Hurşid’i karakter itibariy­le incelediğimiz vakit, onun hasbetenlillâh bir Gazi Düşmanı olduğunu anlamıştık. Gazinin o kadar düş­manıydı ki, onu Meclis Kürsüsünde vurmayı bile düşünmüştü. Bu amaçla Meclisin Çatıarasına çık­mış, tabanca namlusunu sığdıracak bir budak bularak açmıştı. Ziya Hurşid, budak deliğinden Mustafa Ke­mal’e ateş edip öldürecekmiş.
Reklam
Meclis âzâları tarasaya çıkmış, Gazinin geçişini selâmlar ve onu alkışlarken, Ziya Hurşid, Birinci Mec­lisin orta salonuna konulmuş bir kara yazı tahtası­nın üzerine tebeşirle: «Bir millet putunu kendi yapar, kendi tapar» cümlesini yazıyordu..
Başyazar Yunus Nadi (Abalıoğlu) MEL’UNLARI MAHKEME HUZURUNDA TEMAŞA başlığı altında; Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerini öldüreceklermiş! Türk Milletine ebedî hayat kazandıran büyük Türk çocuğunun kafasını kurşunla delecekler ve hayatına kıyacaklarmış! Nihayet Mustafa Kemal’i vuracaklarmış! Şu bizim Mustafa Kemal’i vuracaklarmış, Türk Milletinin Mustafa Kemal’ini, Türk Milletinin timsalini..
Kâzım Karabekir Paşa: — Mütareke sırasında elîm durumlara karşı elbirliğiyle göğüs gererek çalışıp Gazi’yi kendimize reis yaptığımız sırada, memleketin istinad ettiği yegâne kuvvet bendim. Ancak her inkılâpta olduğu gibi, ilk zamanlar birlikte çalışanlar, maksad hasıl olduktan sonra or­taya çıkan parazitlerin bu birliği bozdukları görülür. (…) Arzettiğim gibi bu mesele, sulha kavuştuktan sonra her zamandan daha fazla birliğe, tesanüde muhtaç olduğumuz günlerde ortaya öyle çehreler çıktı ki, artık ne Gazi, ne de İsmet Paşalar nezdinde eski arkadaşlıkları, eski yollara sevketmek imkânı kaldı. Aleyhimizde yazılmadık şey bırakılmadı, ca­hil kafalı yobazlardan daha mutaassıp halifeciler ol­duğumuza kadar uğramadığımız iftira kalmadı. Kim­se, bunları susturmuyordu. Ben, sabrediyordum. (…) Muhalif bir fırka kurmak tasavvurunda değildim. Siyasetten uzak, kendi âlemimde sükûna dal­mak kararındaydım. Fakat karşı taraf bırakmadı. Boyuna: «Ne susuyorsun? Ne duruyorsun? Söylesenize... Çıkınız» gibi sözlerle umumî efkârı bir bu suretle, yâni memleket hizmetinden kaçıyormuşuz gibi aleyhimize çevirmek istiyorlardı.. Bu durumda daha fazla durulamazdı, işte Te­rakkiperver Fırka bu ahval tesiriyle doğdu.
Bazı zevat, Gazinin iç­ki içtiğini halktan gizlemek maksadıyle kapı ve pen­cere kepenklerini kapattırmışlardı. Gazi bunu gö­rünce hiddetlenmiş: «— Milletimden gizli yaptığım hiçbir işim yok­tur! Herşeyi Milletimin gözü önünde yaparım. Der­hal kapıları açınız!» diye emir buyurdular.
Reklam
istiklâl Mahkemesi Müddeiumumisi Denizli Mebusu Necip Ali Bey, “Şeyh Sayit İsyaniyle ne Kâzım Karabekir Paşanın ne de Ali Fuad Paşanın ve ne de diğer zatların alâkası vardır ve şüphesizdir ki damarlarında Türk kanı cere­yan eden bu zatlar, doğrudan doğruya, buna tenez­zül etmezler. Fakat memlekette behemehal bir ihtilâl ve inkilâp yaratmak isteyenler, bu zatların varlıklarını dayanak edinirler”
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.