Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Jön Türkler ve İttihat ve Terakki

Sina Akşin

Jön Türkler ve İttihat ve Terakki Sözleri ve Alıntıları

Jön Türkler ve İttihat ve Terakki sözleri ve alıntılarını, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki kitap alıntılarını, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Osmanlı Devleti'nin Durumu
Osmanlı Devleti'ne yapılan yabancı yatırımlar, kazanç elde etmek amacından başka, ülkeyi daha iyi sömürebilmek, bir de mukadder sayılan ''hasta adam'ın ölümünde mirasta pay sahibi olabilmek için toprağa çakılmış birer mülkiyet kazığı olmak hedefini de güdüyorlardı.
Sayfa 17 - RemziKitabı okudu
Ahmet Rıza aynı zamanda İttihat ve Terakki'nin paris şubesinin başkanı oldu. Mecbur etti Albert fua( Selanikli Yahudi), Aristidi Paşa(Rum), Halil Ganem( Lübnan Maruni) ile kurmuş olması Hayli Osmanlıca bir yaklaşım olduğunu gösterir. Fakat Aristidi, Osmanlı Yunan savaşı sırasında İttihat ve terakkiciler Yunan yandaşı diye yorumlanan ve onları çok kızdıran bir tavırda yazı yazabilir mişti.
Sayfa 62 - İmgeKitabı okudu
Reklam
Ahmet Rıza ile İstanbul'daki İttihad-ı Osmanî mensupları arasındaki haberleşmeler sonucunda 1889 ile 1895 arasındaki bir tarihte örgütün adı değişti ve Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti oldu. (...) Ahmet Rıza Paris'e geldiğinde Fransız pozitivistlerinin başı olan Pierre Lafitte'nin derslerine devam etmiş ve bu akıma sıkıca bağlanmıştı. Bilindiği gibi, Auguste Comte pozitivizminin düsturu "İntizam ve Terakki" (Düzen ve İlerleme) idi. İhtimal Ahmet Rıza'nın telkinleri sonucunda, bu ilkeleri kısmen olsun benimsediler. "Terakki"yi alıp "İttihat"la birleştirdiler. "İntizam"ın ihmali, herhalde derneğin devrimci olduğu ya da olması gerektiği düşüncesinden, "İttihad"ın tercihi ise Osmanlıcılığı belirterek örgütün adını Müslüman olmayanlara çekici kılmak çabasından ileri gelmiş olmalıdır.
Devletin yüksek mevkilerde bulunan Kullar, büyük servet biriktirecek durumda olurlardı. Onun için, öldüklerinde, mal varlıklarına devlet el koyardı(müsadere) . Onlar da buna karşılık, çare olarak, müsaade edilemeyen vakıflar kurarak çocuklarını servetlerinden yararlandırma yoluna giderlerdi.
Sayfa 32 - İmgeKitabı okudu
1908 burjuva İhtilali'nin iktisadî programını uygulamasının önüne dikilen en büyük engel, emperyalizmin Osmanlı Devleti'ne takmış olduğu hırızmaydı.
Sayfa 373 - imgeKitabı okudu
Meşrutiyet düzeni sayesinde Osmanlı Devleti dünyada sevilen ve sayılan bir ülke olacak, böylece de varlığını ve bütünlüğünü sağlamış olacaktı. (...) İlk günlerde esen iyimserlik havası içinde bu, sanki gerçekleşir gibi olmuştu. Büyük kentlerde düzenlenen heyecanlı gösterilerin bir parçası ve İttihad-ı Anâsırın canlı bir simgesi olarak imam, papaz ve hahamları kol kola dolaştıran sahneler de düzenlenmişti. Bu bir düzenlemeydi, ama Rumeli dağlarından inerek silahlarını teslim eden Balkan çetecileri, bu esen havanın somut sonuçlar da doğurabileceğini kanıtlıyorlardı. Ne yazık ki meşrutiyetin yeniden kurulmasından kısa bir süre sonra Girit, Bosna-Hersek, Bulgaristan olayları, meşrutiyetin ilan edildiği gibi, her derde deva mucizeli bir çözüm yolu olmadığını gösterecek ve büyük bir hayal kırıklığına yol açacaktı.
Reklam
Osmanlı Türkleri, özerklik ya da özerkliğe yaklaşan her türlü yönetimsel örgütlenmeye karşıydılar, zira bir bölgeye özerklik vermek çok kez buranın er geç İmparatorluktan kesinlikle kopmasıyla sonuçlanıyordu. Ademimerkeziyet ise sanki bütün ülkeyi kaplayan bir bölgecilik ya da özerklik getiriyordu. Buna karşılık Sabahattincilerin savunması şuydu: Kanun-i Esasi'nin 108. maddesinde illerin yönetiminde tevsi-i mezuniyeti (yetkilerin genişliği) ilkesinin uygulanacağı belirtiliyordu. Kanun-i Esasi'nin Fransızca çevirisinde bu deyim, decentralisation diye çevrilmiş olup bunun da Türkçesi ademimerkeziyettir. Hemen anlaşılacağı üzere, bu karakuşî mantık, programı Demolins'in terminolojisine uydurmak için kullanılmaktadır. Böylesine bir çabanın değil Sabahattincilerin iddia ettikleri bilimsellikle, hatta ciddiyetle dahi bağdaşmadığı açıktır. Gerçeklik düzeyinde de Müslüman olmayanlar arasında azgın bir ulusçuluk ve hemen her yerde "hasta adam" sayılan İmparatorluğu parçalamak, bölüşmek emelleri kol gezerken ademimerkeziyeti istemek, İmparatorluktan vazgeçmek demekti. Oysa Sabahattin, bu yoldan İmparatorluğu ayakta tutabileceği inancında görünüyordu.
Her şeyden önce Atatürk Devriminin onu başka kılan iki önemli özelliği var. Meşrutiyet Devrimi, adı üstünde, saltanatı kabul ederken, Atatürk Devrimi cumhuriyetçidir. Yine birincisi Padişahın halifeliği dolayısıyla bir din devleti olmayı benimserken, Atatürk Devrimi laikliği seçmiştir.
Sayfa 21 - imğe kitabeviKitabı okuyor
Kadını mal olarak gören bu zihniyet keşke yok olsa!!!
Bir ara, Şeyhülislamın başkanlığındaki bir komisyon, kızlar dokuz yaşını geçince "iştah kabartıcı" oldukları gerekçesiyle bu yaştan sonra okula gitmemelerini ve kız öğretmen okullarının kapatılmasını istemiş, fakat Abdülhamit dahi bunları ağır bulmuştu. Buna karşılık, Jön Türk hareketi, Avrupaî bir burjuva hareketi olarak, kadınların durumu ve toplum içindeki yeri üzerinde önemle durmuştu.
Sayfa 132
Özellikle 19. Yüzyılın yarısından başlayarak Osmanlı Devleti'nde kapitalist bir gelişmeden söz edilebileceği doğrudur fakat bu gelişmenin hemen hepsini Batı kapitalizminin ya da azınlıkların yatırımları oluşturuyordu.
Sayfa 137 - imgeKitabı okudu
Reklam
Demokins'e göre iki tip aile ve dolayısı ile iki tip toplum vardır:Tecemmül ve infiradi,Tecemmüi aile ve toplumda, kişiler teşebbüsten yoksundur beklerler. İnfiradi aile ve toplumda ise, kişiler her şeyden önce kendilerine güvenirler, aileye, topluluğa, devlete bakmazlar. 2.tip aile ve toplum, hayat kavgasında daha başarılıdır.
Sayfa 86 - İmgeKitabı okudu
Tabii Kurtuluş Savaşı’nın ve Atatürk Devrimi’nin çok daha başarılı olduğu, Cumhuriyetin II. Meşrutiyetin birçok hastalık ve çarpıklıklarını taşımadığı muhakkaktır. Fakat, bu başarıyı değerlendirebilmek ve anlayabilmek için onun organik, sosyolojik, ideolojik, siyasal kökü olan II. Meşrutiyet Devrimi’ni ve İttihat ve Terakki’yi iyi bilmek gerekir.
11 Ocak 1905'te Mustafa Kemal Erkânıharp Yüzbaşısı olarak Erkânıharbiye sınıflarını bitirdi. Bu sırada bazı arkadaşlarıyla bir apartman dairesi kiralayarak orada toplantılar yaptıkları için tutuklandılar ve Mustafa Kemal birkaç ay tutuklu kaldı. Salıverildiklerinde staj yapmak üzere 2. (Edirne) ve 3. (Selanik-Manastır) Ordularındaki birtakım birliklere kura ile atanacakları, aralarında anlaşırlarsa kuraya gerek kalmayacağı bildirildi. Bunun üzerine aralarında çarçabuk anlaşmaları şüpheyi çekti ve 2. Orduyu seçenler Erzincan'daki 4. Orduya, 3. Orduyu seçenler Şam'daki 5. Orduya atandılar. Esasen, Mustafa Kemal'in dosyasında, "Memleketi olan Selanik'e vesait-i sehile (kolay vasıtalarla) ile gidemeyeceği bir yere gönderilmesi" kaydı vardı.
İttihat ve Terakki de Parti içi demokrasi bugünkü partilerimizin çok daha ileri derecede idi.
Sayfa 30 - imgeKitabı okudu
Sabàhattin Bey
Durkheim'dan ayrı yeni bir sosyoloji, "Science Sociale"i (İlm-i İçtima) kuran Le Play okuluna ve o okuldan Edmond Demolins'e bağlandı. Demolins'e göre iki tip aile ve dolayısıyla (Le Play okulu mantığına göre) iki tipte toplum vardır: tecemmüî ve infiradî. Tecemmüî aile ve toplumda, kişiler teşebbüsten yoksundurlar, her şeyi topluluktan beklerler. İnfiradî aile ve toplumlarda ise kişiler her şeyden önce kendilerine güvenirler, aileye, topluluğa, devlete bakmazlar. İkinci tip aile ve toplum, hayat kavgasında daha başarılıdır. Anglosaksonlar da bunun en iyi örneğidir. (...) Sabahattin'e göre Osmanlı Devleti'nde yapılacak iş, meşrutiyetin ilanıyla bitmemektedir, çünkü Abdülhamit istibdadı büyük ölçüde toplum şartlarının sonucudur. Bu şartlar değiştirilmezse yeni bir istibdat kaçınılmaz olur. Meşrutiyetle birlikte istibdadın gerçekten kökünü kazıyabilmek için devlet yönetiminde ademimerkeziyetçilik kurmak, kişilerde de şahsi teşebbüsü geliştirecek tedbirler almak gereklidir.
104 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.