İtirafın Adalet Kurumundaki İşlevi

Kabahat İşlemek - Doğruyu Söylemek

Michel Foucault

Kabahat İşlemek - Doğruyu Söylemek Sözleri ve Alıntıları

Kabahat İşlemek - Doğruyu Söylemek sözleri ve alıntılarını, Kabahat İşlemek - Doğruyu Söylemek kitap alıntılarını, Kabahat İşlemek - Doğruyu Söylemek en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kötü adalet nedir? Krallara, yerel reislere, aristokrat ailelerin reislerine mahsus adalettir; armağanlara ve rüşvete karşı zaafi olan bu kişilerin dağıttıkları adalet kötü bir adalettir.
Bir itirafı bir beyandan ayıran şey, bilinmeyeni bilinenden, görünmeyeni görünenden ayıran şey değil, ancak “beyanın bedeli” olarak adlandırabileceğimiz bir şeydir.
Reklam
Eleştirel felsefeyi, varlığın varoluşu karşısında duyulan hayretten değil de hakikatin varoluşu karşısında duyulan şaşkınlıktan yola çıkan bir felsefe olarak tanımlarsak, iki tür eleştirel felsefe olduğu kolayca görülebilir. Bir tarafta, doğru beyanların hangi koşullarda ortaya çıkabildiğini kendisine soran felsefe bulunur. Diğer tarafta ise hakikat soylemi biçimlerini, doğruyu söylemenin faklı biçimlerini sorgulayan felsefe. Hakikat söylemini sorgulayan eleştirel felsefenin ilgilendiği sorun, bir beyanın hangi koşullarda doğru olacağı sorunu değil, ne türden doğru ve yanlış oyunlarının, hangi biçimlerde devreye sokulduğudur. Hakikat soylemlerini ele alan bir eleştirel felsefe açısından sorun, genel olarak bir öznenin genel anlamıyla bir nesneyi nasıl bileceği değildir. Sorun, öznelerin, iştirak ettikleri hakikat soylemi biçimleri içine nasıl hapsoldukları ve bunlar aracılığıyla nasıl bilfil bağlandıklarıdır.
İtiraf eden kişinin kendi üzerinde tatbik edilmesine izin verdiği bir iktidar ilişkisi olmaksızın, kelimenin gerçek anlamıyla bir itiraftan söz edilemez. Mesele gayet açıktır, çünkü bu iktidar ilişkileri kurumsal olarak tanımlanmıştır: sözgelimi, yargıdaki itiraf veya Katolik Kilisesindeki günah çıkarma gibi. Ancak çok daha muğlak ve dinamik ilişkilerde bile bu durum geçerlidir: "Seni seviyorum" beyanının bir itiraf olabilmesi için, karşıdakinin kabul etme, reddetme, bir kahkaha patlatma, bir tokat aşk etme yahut "bunu kocama söyleyeceğim" deme hakkına sahip olmasi gerekir. Kisacası itiraf, itirafta bulunan kişinin üzerinde tatbik edilen bir iktidar ilişkisine yol açar yahut bu ilişkiyi güçlendirir. Bu yüzden bütün itiraflarin "pahalıa mal olduğu" söylenebilir.
İnsanın hem deli olup hem de deli olduğunun farkında olması mümkün olmadığından, hakikatin farkına varmak deliliği defeder. Yüzyıllar boyunca deliliğe yönelik olarak uygulanan bütün tedaviler arasında hastanın kendi deliliğinin farkına varmasına sağlamayı amaçlayan binlerce yöntem veya tuzağa rastlıyoruz. Fakat Leuret başka bir şeyin peşindedir. Daha doğrusu, aynı sonuca oldukça tuhaf bir yöntemle ulaşmayı amaçlar. Hastayı ikna etmek gibi bir çabası yoktur asla. İşin aslı, hastanın bilincinde neler olup bittiği onun zerre kadar umurunda değildir. Elde etmek istediği tek şey, kesin ve net bir eylem, bir beyandır: "Ben deliyim." İtiraf, tedavi amaçlı müdahalenin zaruri bir parçasıdır.