…kartalın ok ile vurulmasından sonra söylediği şu sözü hatırladım:
" Vurulduğuma üzülmedim; beni asıl üzen okun arkasındaki tüyün yine bir kartal tüyü olması!"
Kitabın isim babası kurmaca bir olay; Yıllar önce hac ibadetini yerine getiren
Necmettin Şahinler bu kez de umreye gider. Tavaf yaparken gönül kapıları açılan yazarımızın, bir de hasretle kolları açılıp Beytullah'a sarılınca kutsal yapı dile gelir. Zaman durur, an uzar, sohbet başlar.
"Bu başlık altında yazılmış bölüm tamamen hayale dayalı fantastik bir kurgudur." diye açıklamış yazar. Hayal ürünü evet. Ama hayal de ortaya çıkan ürün de o kadar güzel ki... Kırk yıl düşünsem Kabe'yi seslendirmek, asırlar içinde yaşananları onun dilinden anlatmak aklıma gelmez.
Kitabın yarısında yazarın Kabe ile sohbetini okuyoruz. Kabe'nin hüznüne, özlemine şahit oluyoruz. Diğer yarısında ise hac ve umrenin maneviyatını arttırmayı amaçlayan 'gerçek' olaylar, deneyimler ve bilgiler mevcut.
Okurken beni yoran tek durum, kitapta yer yer enaniyet havası esmesi. Belki de ben yanlış yorumladım gerçekten bilmiyorum. Hatta bir ara "Şeriat'te her ibadet taklit üzere yapılır." cümlesini de okuyunca bırakmayı düşündüm ama devam ettiğim için kendimi nasipli sayıyorum. Altı çizili olmayan sayfalarım nadirdi. Bazen gözlerim doldu. Bazen hayran kalıp aynı yeri tekrar tekrar okudum. İncelemeyi buraya kadar okuduysanız kitabı da okumanızı öneririm.