—Beraber geldiğiniz kadın çok güzel.
—Artık bunları umursamıyorum.
—O ne endam!
—Artık beni hiç ilgilendirmiyor.
—O ne cazibe!
—İnsan, elde ettiği bir zevkten eninde sonunda vazgeçiyor.
—Elleri dünyanın en güzel elleri.
—O ellerden vazgeçtim.
—Ya kadınları pek iyi tanıyan size, kaçamak bakan şu gözler. Yürüyüşünde, tavırlarında ne büyük bir incelik, zarafet ve kibarlık var.
—Artık böyle boş şeylerle ilgilenmiyorum. İncil okuyorum. Ulu dindarları düşünüyorum.
—Arada sırada da bu kadının mükemmelliğini değil mi?
—Azizim Richard beni iplediğiniz yok !
İşte hayat böyledir zaten. Biri kayalar arasında hiçbir yerini zedelemeden gezinir; diğeri istediği kadar adımını attığı yere baksın; en düzgün yolda bile mutlaka ayağını bir taşa çarpar ve yuvasına derisi soyulmuş bir halde döner.
Bazen büyükbabamın kutsal kitaba inanmayacağı tutardı.
Neden?
İsa'ya yakışmayan gevezelikler saydığı tekrarlar yüzünden. Bir sözü tekrar edenler, dinleyenleri ahmak yerine koyan ahmaklardır, derdi.
EFENDİ: Haydi haydi neyi denediğini söyle bana.
JACQUES: Her şeyle alay etmeyi. Ah bir yapabilseydim bunu.
EFENDİ: Eline ne geçecekti?
JACQUES: Tasadan kurtulur, hiçbir şeye ihtiyaç duymaz, kendime tümüyle hakim olurdum ve kafamı bir duvara çarptığım zaman bile, sanki bir yastıkta dinleniyormuş gibi rahat hissederdim. Bazen böyle olurum. Ama şeytanın işine bak ki, bu uzun sürmez; birçok önemli anlarda kaya gibi olduğum halde ufak bir şey, bir hiç beni alt üst eder. Böyle zamanlarda kendime o kadar kızarım ki, kafamı yumruklayacağım gelir. Artık bundan vazgeçtim. Olduğum gibi kalmaya karar verdim. Ve üzerinde biraz düşününce bunun: İnsanın olduğu gibi olmaktan ne çıkar? demekle aşağı yukarı aynı şey olduğunu gördüm. Bu da daha kolay ve rahat bir boyuneğiştir.
Sayfa 99 - Sosyal Yay | Çeviri: Adnan CemgilKitabı okudu