"Bazen kendime birkaç kez iğne saplayarak kötü şeyleri uzaklaştırabilirim. Bu zihnimi temizlemek için kendime öğrettiğim bir oyun. Rüyada kendini çimdiklemek gibi. Bilirsin. Acı uyanmanın bir yoludur. Kim olduğunu hatırlamanın."
Kız odadan çıkınca, gitarını yavaşça duvara dayayıp ayağa kalktı. Nabzı yükselmiş, bacakları tutmaz olmuştu. Ara sıra yaşadığı duygusallığın fiziksel belirtileriydi bunlar; teselli edilmeye hiç alışık değildi ki.
"Umarım gelip seni arayayım diye aramamışsındır," dedi Jude. "Şu anda hiç müsait değilim. Eğer işin bana kaldıysa yandın demektir."
"Anlıyorum şef. Buraya nasıl geldim? Karanlıktaki bu yola?"
"Nasıl oldu?"
"Kendimi öldürdüm. Birkaç saat önce astım kendimi."
O sıralar Anna da yanına taşınmıştı. Ona asla adıyla hitap etmezdi. O sıralar adı Florida'ydı. Fakat her nedense, intihar ettiğini öğrendiğinden beri kızı yine Anna olarak düşünmeye başlamıştı. Belki de insanlar, ölüleri takma adlarıyla anamıyordu.