Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kadim Türklerin Mitolojik Hikayeleri

Fuzuli Bayat

Kadim Türklerin Mitolojik Hikayeleri Gönderileri

Kadim Türklerin Mitolojik Hikayeleri kitaplarını, Kadim Türklerin Mitolojik Hikayeleri sözleri ve alıntılarını, Kadim Türklerin Mitolojik Hikayeleri yazarlarını, Kadim Türklerin Mitolojik Hikayeleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Oğuz Kağan
Ecdadlarımız olan Oğuzların mitolojik anlatılarına göre ulu atamız Oğuz Kağan mucizevi bir şekilde dünyaya gel­miştir. Mite göre; günlerden bir gün Ay Kağan'ın gözleri parlamış, bir oğul doğurmuştur. Bu oğlanın yüzü mavi, ağzı ateş gibi kırmızı, gözleri ela, saçları, kaşları kara imiş. Güzellikte meleklerden de güzel imiş. Çocuk, anasının göğsünden bir defa süt emdikten sonra bir daha emmemiş; çiğ et, aş istemiş, şarap içmiş, konuşmaya başlamış. Kırk günden sonra büyümüş, yürümüş, oynamış. Onun ayağı öküz ayağına, beli kurt beline, sırtı samur sırtına, göğsü ayı göğsüne benziyormuş. Bedeninin her yeri kalın tüyle kaplıymış. At sürülerine bakar, atlara binermiş. Vahşi hay­vanları avlar, onların etini yermiş. Günler, geceler geçmiş; o, bir yiğit olmuştu.
Ergenekon Bayramı
Sonra nereden geldiği bilinmeyen gök yeleli bir bozkurt ortaya çıktı. Bozkurt geldi, Türklerin önünde dikildi, dur­du. Herkes anladı ki yolu o gösterecek. Bozkurt yürüdü; ardından da Türk boyları. .. Ve Türkler, bozkurdun önderli­ğinde, o kutsal yılın, kutsal Mart ayının, kutsal 21. günün­ de Ergenekon'dan çıktılar. Türkler o günü, o saati iyi belle­diler. Bu kutsal gün, Türklerin bayramı oldu.
Reklam
Ergenekon
Doğru yaşamayı seven savaşçı Türklerin, kitap ehli olmasalar da Hakk'a ikrarları vardı. Hz. İsa' dan bin yıl önce Türklerle Moğolların arası açıldı ve onlar birbirlerine düşman oldular ve durmadan savaşmaya başladılar. Son­da daha iyi savaşçı olan kalabalık Türk halkı Moğolları ve onlara yardım eden diğer boylarını yenerek onların
Nuh Peygamber'in oğlu Yafes'in soyundan Türkler ve Moğollar türemiştir. Önce birlikte yaşayan bu iki ka­vim daha sonra Moğolların suçu yüzünden ayrıldı.
Türklerin Ecdadı Bozkurt
Çin Chou sülalesinin resmi yıllıklarında Göktürklerin bozkurttan türemeleri şöyle anlatılmıştır: Eski Hunların soyundan gelen Göktürkler, Aşina adlı bir aileden türemişler. Aslında Aşina' kelimesi de kurt de­mektir. O nedenle, sonradan çoğalıp artan bu sülale kendi menşe'ini bozkurda bağlar. Efsanede denildiği gibi; Türk­lerin kurduğu
Türklerin Ecdadı Bozkurt
Mite göre Kaoçi hükümdarının iki kızı varmış. Bu kızlar çok akıllı ve güzel olduklarından hükümdar şöyle bir karara gelmiş ve demiş: - Ben bu kızları insanlarla nasıl evlendirebilirim. Kızla­rım yalnız Tanrı'ya layık olduklarından, ben onları Tanrı'y­la evlendireceğim. Hükümdar bunları dedikten sonra kızlarını alarak bir dağın başına koyarak Tanrı'yı beklemelerini tavsiye etmiş. Kızlar da tepenin başında Tanrı'yı beklemeye başlamışlar. Aradan bir müddet geçmiş. Tepenin etrafında erkek ve ihtiyar bir kurt dolaşmaya başlamış. Aynı durum birkaç gün devam etmiş. Küçük kız, kardeşine: - İşte bu kurt, Tanrı'nın ta kendisidir. Ben aşağı inip bu kurtla evleneceğim, demiş. Kardeşinin bütün ısrarlarına bakmaksızın küçük kız te­peden aşağı inmiş ve ihtiyar kurtla evlenmiştir. Kaoçiler, hükümdarın kızı ile ihtiyar kurttan türemiştir. Kaoçi veya Tölös/Tölisler diye adlandırılan bu kalaba­lık topluluktan, 552 senesinde, sonradan Göktürk diye ad­lanacak Aşina soyu çıkarak büyük bir devlet kurdu.
Reklam
Türklerin Ecdadı Bozkurt
Menşe mitin­de bozkurtla bağlı bilinen en eski anlatı Hunlarla ilgilidir. Bozkurt miti, M.Ö. 119'da baş vermiş olaylar anlatılırken verilen bilgilerde korunmuştur. Ön-Türkler olarak bilinen Wu-sunlardaki bu mitin iki varyantını Çin salnamecileri yazıya aktarmışlardır: Denilenlere göre Vusunların, Hunların batı sınırında küçük bir devleti varmış. Hun hükümdarı Vusunları orta­ dan kaldırmak için onlara saldırmış, halkı ve hükümdarla­rını öldürmüş, ancak hükümdarın çok küçük yaşlı oğluna acımış, onu öldürmemiş, kendi kaderine terk edilmesini emretmiştir. Hunlar çocuğu çöle bırakmışlar. Çocuk çölde emeklerken aniden bir karga uçarak gelmiş, gagasında­ki bir parça eti çocuğun önüne bırakarak uçup gitmiş. Az sonra çocuğun etrafında dişi bir kurt dolaşmaya başlamış. Kurt memelerini çocuğun ağzına vermiş, onu emzirdikten sonra oradan uzaklaşmıştır. Bütün bu olup bitenleri uzak­tan seyreden Hun hükümdarı çocuğun tanrısal özelliğe sahip olduğunu anlamış, onu alıp götürmeyi adamlarına emretmiş. Çocuk iyi şartlar altında yetişerek büyümüş, bir yiğit olmuştur. Daha sonra hükümdar onu ordularından birinin komutanı yapmıştır. Her şartta başarı ve yiğitlik gösteren çocuk, Hun hükümdarının sevdiği bir kişi haline gelmiş, hükümdar da babasının eski memleketini ona vererek, onu Vusunların hükümdarı yapmıştır.
Çingis Ul
Kadim Türklerin mitoslarının en yaygın kahramanı Çingis Han'dır. Tek kelimeyle, Çingis Han, tarihi şahıs olmaktan ziyade mitolojik bir kahramandır.
Kadim Türkler her şeyden önce ahlaka, düzlüğe, adalete, hakkaniyete çok büyük önem veriyorlardı.
Kalgançı Çağ - Kıyamet
Altaylı Türkler, Uryanhaylar, öyle düşünüyorlardı ki manevi alemin bozulması, dünya­nın zulümle, günahla, kötülükle dolması Kalgançı Çağın - kıyametin esas alametleridir. Gelenekler bir tarafa atılarak unutulacak, örf ve adetler terk edilecek, ahlaksızlık gündelik norma çevrilecek, doğa­da fırtına kopacak, kara su kanla karışarak akacak, yerden garip ve korkunç sesler duyulacak, dağlar yaprak gibi yelle­necek, yerin altı üstüne gelecek. Dünya, hızla sona doğru yaklaşacak, ancak insanlar kötülükten, pislikten, zalim­likten, ahlaksızlıktan el çekmeyecekler. Aksine kıyametin alametleri onları daha da saptıracak. Doğa da susmayacak, toplumun kötülüklerine kötülükle cevap verecek. Erlik ve onun hizmetçileri büyük azaplar içinde cehennemin dibine gön­ derilecekler ve gözden kaybolacaklar. Tanrı'ya inananlar ise onunla birlikte cennette kalacaklar. Böylece, Kalgançı Çağ veya eski Altay-Sayan Türkleri'nce Altın Çağ başlamış ola­cak.
557 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.