Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kadından Kentler

Murathan Mungan

Kadından Kentler Hakkında

Kadından Kentler konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.

Hakkında

Kadından Kentler, Murathan Mungan'ın 16 kentte geçen 16 hikâyeden oluşan yeni kitabı.  (Tanıtım Yazısından) izmir Sabahın bu erken saatinde İzmir bambaşka görünüyordu gözüne. Nurhayat, Ömer Çavuş Kahvesi'nde oturduğu masada birdenbire her şeyi yeniden gözden geçirmesi gerektiğini hissetti. Emin olmak ne demekti? Bir kadın ne zaman emin olurdu? Cuma günü onu istemeye geleceklerdi ve Nurhayat şimdi bu evliliği isteyip istemediğinden emin değildi. adana Havalandırma serinliğinin dışarıyı unutturduğu otelin kapısına çıktıklarında vahşi Adana sıcağı yüzlerine olanca acımasızlığıyla çarparken, Emine için gün çoktan bitmişti aslında. Bir başkasının filminde konuk oyuncu olduğunu bilmenin ısmarlama adımlarıyla Gülsüm'ün ardı sıra basamakları indi. Kapıda onları bekleyen son model Mercedes'in içinden fırlayan şoför, gösterişli bir saygıyla eğilip kapıları açtı. Üniformalı değildi ama hareketleri üniformalı gibiydi. Beyaz gömleği son düğmesine kadar iliklenmiş, koyu renk boyunbağı bağlamıştı; gömleğinin kısa kollu olmasından başka havayı hafifletecek bir şey yoktu üstünde. trabzon Trabzon burması bu! Bunun ne demeye geldiğini en çok anasından biliyor. Trabzon burması demek, gelecek demek. Umut demek. Bütün bir hayat demek. Şimdi karşısında bir ölünün bileğinde ışıldıyor. Birdenbire bunca yoksulluğun ortasında ışıyan bilezik, bu ölümü başka türlü anlamlandırıyor gözünde. İçi kamaşıyor... bursa Esme, Bursa'daki ilk kışlarında, yerli melodramların Uludağ sahnelerinde üzeri çok motifli rengârenk kazaklar giyen Yeşilçam jönlerine nazire, Engin'e doğum gününde böyle bir kazak almayı düşünmüştü. Sonra vazgeçmişti ama düşüncesi bile onları eğlendirmeye yetmişti. Hayal işte! Şimdi yakası beyaz kürklü taba rengi kabanıyla getiriyordu Engin'i gözünün önüne...  samsun Bazı hikâyeler parça parça gün ışığına çıktıkça özel bir güç, gerçeküstü bir nitelik kazanır. Songül'ün kayınvaldesinin hikâyesi de biraz böyle. Bazen hiç tanımadığınız bir ölü, ansızın hayatınızda yer kaplamaya başlar. Şengül, sanki bilinmez bir yazgının yönlendirmesiyle Samsun'a kadar bu kadının hikâyesini dinlemek için gelmişti.... amasya Yeşilırmak kıyısındaki çay bahçelerinden birinde buluşacaklar. Sakin akan ırmağın yeşiline dalmış olan Güzel, evlendikten sonra Cem'le birlikte Edirne'ye Nihal Abla'yı ziyarete gidişlerini düşünüyor. Zamanla herşey unutulmuştu. Akıp giden bu ırmak gibi her şey akıp gitmez mi? ankara Ertesi gün cebimde sahte bir kimlikle Kızılay'da, bilirsiniz, Kocabeyoğlu Çarşısı'nın yanı başındaki Tansel Plak'a gittim. Yeniyetmeliğimin, gençliğimin Ankara'sının önemli uğrak yerlerinden biriydi. Aranıyor olmak, "biri olmak" demekti ve ben kısa bir süre için de olsa, şu bulanık kalabalığın içinde amaçsız dolaşan rasgele biri olmak istemiştim. Zafer Çarşısı'nın kitapçıları da burnumda tütüyordu ama şansımı zorlamamalıydım. Bilmeyen yoktu. Gizli polisler orada cirit atıyordu... sinop "Sinop'a geldiğinizde mutlaka beklerim. Evimizin penceresinden Sinop Kalesi görünüyor bir görseniz! Dalgalar, deniz! Nasıl anlatsam! Yağmurlu havada başka, güneşli havada bir başka." Gülümsüyorum. Bayramda anne-babasının eline öpmeye gelmiş Seher. Bu, evlendikten sonraki ilk bayramları... afyon "Afyon İkbal Tesisleri'ne hoş geldiniz" diyen anons çınlıyor kulaklarda: "Denizli istikametinden gelip, İstanbul istikametine gitmekte olan Kanat Turizm'in değerli yolcuları, otobüsünüz yarım saat çay molası vermiştir." Gözleri Mecnun'u arıyor. Bugün niye yok ortalarda? Yoksa? Onu göremediği her seferinde yüreğini sinsice yoklayan bu korku... kırşehir Hayat Hanım her haliyle adının hakkını veren "hayat dolu" bir kadındı. Hiçbir şehirde iki üç yıldan fazla yaşamaz, her seferinde yeniden taşınırdı. "Oturmadığın vilayet kaldı mı?" diye soranlara, "Olmaz mı canım? Var elbette. Ben doğduğumda memleketimizin 67 vilayeti vardı. Biz böyle bildik, böyle öğrendik. Her kasaba irisini böyle kolayından il yapmaya devam ederlerse, hepsine yetişemeden ölüp gideceğim," diye hayıflanıyormuş gibi yapar, arkasından o ünlü kahkahalarından birini patlatırdı. erzurum Suna'nın bavullardaki fotoğrafları ilk görüşü değildi. Erzurum'a geliş gidişlerinde birkaç kez el atıp bakmışlığı vardı. Şimdi onları her eline aldığında kafasını kurcalayan, zihnine üşüşen olguların bir teki bile o zaman aklına gelmemiş, hatta üzerinde durulmaya değer bile bulmamıştı. Değişen neydi öyleyse? Bu fotoğrafların içini ancak şimdi görmesini sağlayan neydi? diyarbakır Başkomiserin kendisini içeri çağırmasını beklerken Aslı'nın gözleri oturduğu bankta. Yer yer boyaları soyulmuş. Hani nasıl adlandıracağını bilemediğin ara renkler vardır ya, öyle. Şimdi içeri çekip polis zoruyla sorsalar, "Söyle bakalım kızım, ne renktir bu," söyleyemezsin. İnsan zihni ne tuhaf! Neler düşünüyor? Polisin burada, Diyarbakır'da sorduğu, sorabileceği sorular düşünüldüğünde ne kadar saçma şu aklından geçenler! Yoksa o kadar da saçma değil mi?  kayseri Lüks Terzi'nin Kızları derlerdi o zamanlar üçüne birden. Laf aramızda kalsın en alımlıları ortancası Sofya! Sofya dediğime bakma, asıl adı Mualla tabii. Peki adı niye Sofya kaldı diyeceksin? Bir düşün: Değil Kayseri'de, değil Türkiye'de, dünyada kaç kadın vardır Sophie Loren'e bu kadar benzeyen? Onu görsen. O zamanların Kayserisi de başkaydı. Şimdiki gibi on dördüne varmadan mantoya girmiyordu kızlar... gümüşhane Kapıyı açan kadına, "Sen Asiye misin?" diye sordu. Birbirlerini tartan bakışlarla baktılar kısa bir süre. Kapıyı çalan genç kadın kimi aradığını çok iyi biliyor, kapıyı açansa diğerini tanımıyordu. Başından azıcık kaymış tülbentini sıkılarken "Evet Asiye benim," dedi kadın, "ne vardı?" mersin Karısı ölmüş yakın zaman önce, çocukları evlenmişler zati, kimi Mersin'den gitmiş, kimi ayrı eve çıkmış. Pozcu Mahallesi'nde yeni bir ev aldım, koca evde tek başına yalnızlık çekilmiyor, dedi, gel evlen benimle. Önce alay ediyor sandım. On dört - on beş yaşın hevesi kalır mı bunca sene? Kalırmış meğer. Kaderim Mersin'deymiş, bilememişim.  istanbul, esenler otogarı Az sonra daha sakin sayılabilecek bir sesle, "Vardığımızda bana haber eder misin kızım," diyor. "Ben yol iz bilmem. Geçmeyeyim Elazığ'ı." "Merak etme teyze," diyor Zozan. "Uyusan bile, ben uyandırırım seni." "Gözümün uyku tutacağını sanmam," diyor kadın. Zozan en azından bu sefer çok daha neşeli bir yolculuk hayal etmişken kendisi için, yanına oturan şu mahzun görünüşlü, kederli kadının varlığıyla içinin bulutlandığını, yüreğinin çatallanıp ağırlaştığını hissediyor.  
Tahmini Okuma Süresi: 8 sa. 23 dk.Sayfa Sayısı: 296Basım Tarihi: Kasım 2008Yayınevi: Metis Yayınları
ISBN: 9789753426657Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 84.9
Erkek% 15.1
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Murathan Mungan
Murathan MunganYazar · 94 kitap
Murathan Mungan, 21 Nisan 1955'te İstanbul'da doğdu. Çocukluğu ve ilk gençlik yılları, memleketi olan Mardin'de geçti. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde master'ını tamamladı. Ankara'da Devlet Tiyatroları'nda ve Istanbul'da Şehir Tiyatroları'nda 'Dramaturg' olarak çalıştı. 1987'de günlük gazete olarak yayımlanan Söz gazetesinde,'Kültür-Sanat Sayfası' editörlüğü yaptı. 1988'ten beri serbest yazar olarak çalışmakta ve halen Istanbul'da yaşamaktadır. 1991'de Remzi Kitabevi'ne 'Çilek' amblemli kırk kitaplık özel bir koleksiyon dizisi hazırlayarak bu diziyi yönetti. Mungan, çeşitli dergi ve gazetelerde şiirler, öyküler, metinler, deneme, eleştiri ve incelemeler yayımlayarak adını duyurdu. İlk kitabı 1980'de yayımlandı. Aynı zamanda ilk oyunuydu bu:Mahmud ile Yezida. Şehir Tiyatroları'nda çalışırken, 'Gençlik Günleri' adını verdiği daha sonra her yıl tekrarlanacak olan kapsamlı bir şenliğin yöneticiliğini yaptı; programlar sundu, yönetti. Murathan Mungan'ın sahnelenen ilk oyunu, Orhan Veli'nin şiirlerinden kurgulayarak oyunlaştırdığı Bir Garip Orhan Veli'dir. İlk kez 1981'de sahnelenen bu oyun, yirmi küsur yıl boyunca sahnelendi ve 1993'te kitap olarak basıldı. Yazarın Mezopotamya Üçlemesi adını verdiği ve üç oyundan oluşan üçlemesinin ilk oyunu Mahmud ile Yezida yurtiçinde ve yurtdışında birçok topluluk tarafından sahnelendikten sonra, profesyonel olarak ilk kez 1993'te Ankara Devlet Tiyatroları tarafından oynandı. Üçlemenin ikinci halkası olan Taziye ise, ilk olarak 1984'te Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından sahnelenmiştir. 1992'de, halkanın üçüncü oyunu olan Geyikler Lanetler' in tamamlanmasıyla birlikte, Metis Yayınları, üçlemeyi oluşturan bu oyunları, üç ayrı kitap olarak aynı anda yayımlamıştır. 1994'te bu üç oyun bir yıl boyunca Devlet Tiyatroları tarihinde ilk kez olmak üzere arka arkaya Antalya Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenmiş, gene aynı yıl Istanbul Uluslararası Tiyatro Festivali'nde, üç oyun ardı ardına tam 'on bir saat süren bir gösteri' olarak iki kez tekrarlanmıştır. 1999 yılında Ankara Devlet Tiyatroları yapımı Geyikler Lanetler, aynı yıl Berlin'de, uluslararası bir tiyatro şenliği olan 'Theater der Welt'e çağrılmış ve Schaubühne'de gösterilmiştir. Aynı oyun 2003 yılında Yunanistan'da Selanik Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenmiştir. Geyikler Lanetler oyununa kaynaklık eden yazarın Cenk Hikayelerikitabındaki 'Kasım ile Nasır' adlı öyküsü, 1994'te İtalya'da 'La Mamma Umbria'da sahnelenmiştir. Aynı öykü 2004'te farklı bir yorumla Diyarbakır Sanat Merkezi tarafından sahnelenmiştir. Gene aynı kitapta yer alan 'Şahmeran'ın Bacakları' adlı uzun hikayesi, çeşitli topluluklar tarafından sahneye uyarlanmıştır. Yazarın Lal Masallar adlı öykü kitabındaki 'Muradhan ile Selvihan ya da Bir Billur Köşk Masalı' adlı öyküsü, 1987'de, ilkin Fransa'da, Lulu Menase yönetiminde Théater Des Arts de Cergy-Pontoıse'da, ardından Nurhan Karadağ yönetiminde Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü Sahnesi'nde sahnelenmiştir. Aynı öykü, Amerika'da Penguen Books'un 'Dünya Hikayeleri Antolojisi'ne seçilmiştir. Bosna-Hersek'te yayımlanan Türk öykücülerini içeren bir seçkideyse bu öykünün Boşnakça çevirisi yer almıştır. Yazarın gene Cenk Hikayeleri kitabında yer alan'Binali ile Temir' adlı bir diğer öyküsü, 1991'de Ankara Deneme Sahnesi tarafından, 1999'da ise Adana Tiyatro Atölyesi tarafından sahnelenmiştir. 2000'de yazarın bir öyküsü daha sahneye aktarılmış, bu kez de Beşinci Sokak Tiyatrosu, 'Dumrul ile Azrail'i, İstanbul Festivali'nden sonra, dünyanın önemli tiyatro festivallerinde, Avusturya, Almanya ve Tunus'un yanı sıra Hollanda'nın çeşitli kentlerinde sahnelemiştir. 2003 yılında Kopenhag'daki 'Bette Nansen Theater'da, yazarın 'Sayfadaki Gibi'adlı kısa oyunu, bazı Doğulu yazarları bir araya getiren ortak bir proje olan 'Bin Bir Gece' içinde yer almış, aynı oyun 2005 yılında İngiltere'de '1001 Nights now' adıyla Nottingham Playhouse'da sahnelemiştir. Murathan Mungan 1989'da, İngiliz yazar Nell Dunn'ın 'Steamin' adlı oyununu 'Kadınlar Hamamı' sahneye koymuştur. Mungan'ın döneminde Ankara İl Radyosu'nca seslendirilen iki tane de radyo oyunu vardır: Dört Kişilik Bahçe ve Öümburnu. Mungan bir tanesi filme alınan üç tane de film senaryosu yazmıştır. 1984'te Atıf Yılmaz tarafından filme alınan Dağınık Yatak'ın yanı sıra Dört Kişilik Bahçe ve Başkasının Hayatı adlı iki senaryosu daha vardır. Bu üç senaryo 1997'de üç ayrı kitap olarak aynı anda yayımlanmıştır. Gazete ve dergilerde İlk yazıları 1975'de yayımlanan Mungan, yirmi yıllık yazı serüveninin çeşitli ürünlerinden yaptığı bir derlemeyi kırkıncı yaşı nedeniyle Murathan'95 adlı bir kitapta toplamıştır. Bu kitapla birlikte başlayan özel toplama kitapları, şiirlerinden kendinin yaptığı özel bir seçmeyi içeren numaralanmış tek baskı olarak yayımlanmış Doğduğum Yüzyıla Veda ile sürmüş, bunu,13+1'de şiirlerini, 7 mühür'de kimi öykülerini bir kutu içinde bir araya getirdiği toplamlar ve Türk şiirinde şimdiden bir 'kült kitap' olmuş olan Yaz Geçer'in onuncu yılı nedeniyle yapılan büyük boy özel baskı izlemiştir. Ellinci yaşı için hazırladığı ve yalnızca 2005'te yayımlanıp baskısı bir kez daha tekrarlanmayacak Elli Parça kitabı da bu özel kitaplardandır. Beş bölümden oluşan ve her bölümü ayrı bir yazar tarafından kaleme alınan bir Bülent Erkmen projesi olarak 2004'te yayımlanan 5 peşe romanında da yer almıştır. Murathan Mungan, bu arada yabancı yazarların öykülerinden ve yazılarından oluşan çeşitli seçkiler yayımlamayı sürdürmektedir. İlk öykü seçkisi Ressamın Sözleşmesi'ni, daha sonra Çocuklar ve Büyükleri, Yazıhane, Yabancı Hayvanlar, Erkeklerin Hikayeleri ve Kadınlığın 21 Hikayesi adlı öykü ve yazı seçkileri izlemiştir. Bütünüyle özyaşamöyküsel bir malzemeden yola çıkan ilk anlatı kitabı Paranın Cinleri'ni 1997'de yayımlamıştır. Şiir ve öykü arası bir dil ve kıvam tutturduğu yazınsal metinlerini bir araya topladığı Metinler Kitabı ise, 1998'de yayımlanmıştır. Mungan'ın kimi şiirlerinin Kürtçeye çevirisinden yapılan bir toplam Li Rojhilate Dile Min (Kalbimin Doğusunda) adıyla 1996'da yayımlanmıştır. Mungan, bugüne değin çoğu 'Yeni Türkü' topluluğu tarafından seslendirilmiş olan şarkı sözleri yazmıştır. Yazdığı şarkıların Türkiye'nin önemli şarkıcıları, toplulukları tarafından yeniden seslendirilmesiyle oluşan ve 'tribute' sayılabilecek Söz vermiş şarkılar adlı 'cover' albümü 2004'te yayınlanmıştır. 2006'da bugüne dek yazdığı tüm şarkı sözlerini gene aynı ad altında bir araya getirerek kitaplaştırmıştır. Yazıları, şiirleri ve kimi kitapları bugüne değin İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İsveççe, Norveççe, Yunanca, Fince, Boşnakça, Bulgarca, Farsça, Kürtçe ve Hollanda diline çevrilerek çeşitli dergi, gazete ve antolojilerde yayımlanmıştır. Murathan Mungan, 1985'ten bu yana İstanbul'da yaşamaktadır. İlk kitapları farklı yayınevleri tarafından yayımlandıktan sonra, 1986'da Remzi Kitabevi'ne, 1992'de de Metis Yayınları'na geçmiştir. Halen aynı yayınevindedir.