Yirminci Yüzyılda Kültürel Bir Kimliğe Doğru

Kadınların Tarihi 5.Cilt

Georges Duby

Newest Kadınların Tarihi 5.Cilt Quotes

You can find Newest Kadınların Tarihi 5.Cilt quotes, newest Kadınların Tarihi 5.Cilt book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
1936'da Himmler ırksal elite, yani SS erkeklerine mensup olduğu düşünülen erkeklerden çocuk sahibi olan annelere yardım etmek ve böylece kadınların kürtaja başvurmala­rını önlemek için başka bir örgüt kurdu. Lebensborn bir zorunlu üre­me kurumu ya da bir SS bordello'su değildi. Dayalı döşeli doğum has­taneleri kurdu (Almanya'da yedi, daha sonra Norveç'te altı, Belçi­ka ve Fransa'da birer tane). Almanya'da 1936'dan itibaren 2.000 ka­dar kadın bu evlerde doğum yaptı (ayrıca savaş sırasında işgal edi­len Norveç'te 6.000 kadın) ve bunların üçte ikisi evli değildi. Doğu­mevine kabul edilmeden önce kadınlar kendilerinin ve bebeklerin babalarının etnisite ve soyları açısından incelemeye tabi tutuldular. 1939'da başlamak üzere Almanya'daki doğumevleri, doğuda fethe­dilen topraklarda ebeveynleri öldürülen ya da kaçırılan "değerli" çocukları barındırmak için kullanıldı.
Almanya ve Avrupa’nın çocuk teşviki için yaptığı ödenekler:
1933'te karıları çalışan, fakat evlenince işinden ayrılan (1936'dan itibaren tam istihdamla birlikte evli ka­dınlar çalışmaya devam edebildiler ve devam etmeye zorlandılar) ko­calara düşük faizle geri ödemeli ve her doğumda dörtte bir oranın­da azalan, yani dört çocuk doğduğunda geri ödemesiz evlilik kre­dileri verildi. Bu kredinin ana amaçlarından biri erkeklerin evlilik ya­şını düşürmek ve böylece fahişe ihtiyacını azaltmaktı. İkincisi, aile reisi eşinden ve çocuklarından ötürü gelir ve miras vergisi indirim­lerinden yararlandı. Bu indirimlere 1934'te başlandı ve 1939'da, ço­cuksuzlara bir vergi artışıyla birlikte artırıldı. Üçüncüsü, 1936'da, beşinci çocukla birlikte başlamak üzere devletçe ödenen aylık çocuk ödenekleri başlatıldı; iki yıl sonra ebeveynler üçüncü çocuktan itibaren yardım almaya başladılar. Bu tür önlemler Almanya'ya özgü değildi; 1930'larda İtalya, İsveç, Fransa ve İspanya'da da evlilik kre­dilerine geçildi ve benzer vergi reformları ve devletin ödediği çocuk ödenekleri 1930'larda ve 1940'larda Avrupa'nın pek çok ülkesinde kabul edildi.
Reklam
Başarısı sınırlı da olsa, Almanları doğumculuk karşıtlığının zorunluluğuna ve yararına inandırmak için büyük bir propaganda kampanyası başlatıldı. Ta­rihte hiçbir devlet doğumculuk karşıtı bir politika izlemek üzere teoriyi, propagandayı ve siyasal-kurumsal pratiği bu oranda birleştir­memişti.
Sayfa 147 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyacak
"Kalıtsal olarak sağlıklı neslin sayısını artırmak için, kalıtsal olarak uygun olmayanların üremesini önle­mek birinci görevimizdir."
Sayfa 146 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyacak
1944'te 14,9 milyon Alman kadın istihdam edilmekteydi (Avusturya dahil) ve bu rakam Alman sivil işgücünün yüzde 53'ünü oluşturmakta ve on beş ila alt­mış yaş arası tüm Alman kadınların yarısından fazlasını kapsamak­taydı. Düşük istihdam yerini tam istihdama ve daha sonra, büyük ölçüde savaş sanayiinin genişlemesi nedeniyle emek kıtlığına yol açın­ca, sanayideki kadın işçi sayısı 1933 (1,2 milyon) ile 1936 (1,55 mil­yon) arasında yüzde 28,5, ertesi iki yılda yüzde 19,2 arttı. Sadece ça­lışan bekar kadınların sayısı değil, çalışan evli kadınların ve annelerin sayısı da arttı. Weimar dönemi ile 1939 arasında işgücü için­de evli kadınların sayısı ve tüm çalışan kadınlar içindeki oranları dra­matik bir biçimde yükseldi ve sanayideki evli kadın işçilerin sayısı neredeyse ikiye katlandı (1925'te yüzde 21,4, 1933'te yüzde 28,2, 1939'da yüzde 41,3; tüm çalışan evli kadınlar: 1925'te yüzde 31, 1933'te yüzde 37, 1939'da yüzde 46). 1939'da tüm çalışan kadın­ların yüzde 24'ünden fazlasının çocukları vardı ve bunlardan evli olanlar, tüm evli çalışan kadınların yüzde 51'ini oluşturmaktaydı.
Himmler, kadın kurbanları kendi soykırım tanımının merkezine oturtarak daha da ileri gitti: “Bir köyde partizanlara ve Yahu­di komiserlere karşı harekete geçmek zorunda kaldığımda o zaman ilke olarak bu partizanların ve komiserlerin kadınlarını ve ço­cuklarını da öldürme emrini verdim… İnanın bana, bu emrin ve­rilmesi ya da uygulanması mantıksal olarak düşünüldüğü kadar kolay ve basit değildi... Fakat ilkel, ezeli, doğal bir ırk mücadelesi­ne giriştiğimizi kabul etmeliyiz.”
Reklam
Gaz kullanılmadan önce, yüz binlerce Yahudi, çoğunluğu toplu kurşu­na dizilerek, zaten öldürülmüştü. Bunu yapan ss'ler, özellikle kadın­lar ve çocuklar kurşuna dizilirken epeyce “psikolojik güçlük” çek­miş görünüyorlar. Himmler ve Eichmann'ın bile, aralarında ka­dınların ve çocukların da bulunduğu idamları izlerken mideleri bu­landı. 1941'in sonunda sadece kitlesel katliamı hızlandırmanın bir yolu olarak değil, ss'leri büyük ölçüde toplumsal cinsiyete özgü kuruntularından kurtarmak için “uygun bir yöntem”, kan dökmeye “insani” bir alternatif gerekli olduğu için de gaz teknolojisine geçil­di.
Nasyonal sosyalist kısır­laştırma politikası, “değersiz yaşamı imha”ya yönelik bir adımdı (öte­nazi, ya da “eylem T4”). Bu adım 1939'da atıldı ve sonunda çoğun­luğu psikiyatri kliniklerinde yatan 200.000 kadar hasta, yaşlı ve en­gelli, “iyileşmez” diye seçildikten sonra öldürüldü. Yahudi hastaların tümü seçime tabi tutulmadan öldürüldü.
Kısırlaştırma 400.000 acil vakayla başlamak ve sonun­ da 1,5 milyon kişiyi kapsamak üzere “etnik bünyenin kademeli bir biçimde temizlenmesini sağlamalıydı”. Yaklaşık 250 özel kısırlaştırma mahkeme­si kuruldu. Nazileştirilen tıp kurumuna, yasayla ve devlet denetimi altında kısırlaştırma adaylarını arama emri verildi. Başarısı sınırlı da olsa, Almanları doğumculuk karşıtlığının zorunluluğuna ve yararı­na inandırmak için büyük bir propaganda kampanyası başlatıldı. Ta­rihte hiçbir devlet doğumculuk karşıtı bir politika izlemek üzere teoriyi, propagandayı ve siyasal-kurumsal pratiği bu oranda birleştir­memişti; “kitlesel cinayetin habercisi”.
Fransa'da 3 Temmuz 1920 tarihli yasayla doğum kon­trolünden yana her türlü propaganda yasaklandı. Kürtaj jüri tara­fından yargılanmaya tabi ağır bir suçtu; fakat müsamahalı jüriler, mahkeme önüne çıkarılan kadınların yüzde 80'ini aklamayı alışkan­lık haline getirdiler. 23 Mart 1923 tarihli yasa kürtajı, sadece bir yar­gıç tarafından yargılanmaya tabi bir kabahat durumuna düşürdü.
31 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.