Yirminci Yüzyılda Kültürel Bir Kimliğe Doğru

Kadınların Tarihi 5.Cilt

Georges Duby

Most Liked Kadınların Tarihi 5.Cilt Posts

You can find Most Liked Kadınların Tarihi 5.Cilt books, most liked Kadınların Tarihi 5.Cilt quotes and quotes, most liked Kadınların Tarihi 5.Cilt authors, most liked Kadınların Tarihi 5.Cilt reviews and reviews on 1000Kitap.
Gaz kullanılmadan önce, yüz binlerce Yahudi, çoğunluğu toplu kurşu­na dizilerek, zaten öldürülmüştü. Bunu yapan ss'ler, özellikle kadın­lar ve çocuklar kurşuna dizilirken epeyce “psikolojik güçlük” çek­miş görünüyorlar. Himmler ve Eichmann'ın bile, aralarında ka­dınların ve çocukların da bulunduğu idamları izlerken mideleri bu­landı. 1941'in sonunda sadece kitlesel katliamı hızlandırmanın bir yolu olarak değil, ss'leri büyük ölçüde toplumsal cinsiyete özgü kuruntularından kurtarmak için “uygun bir yöntem”, kan dökmeye “insani” bir alternatif gerekli olduğu için de gaz teknolojisine geçil­di.
Reklam
Nasyonal sosyalist kısır­laştırma politikası, “değersiz yaşamı imha”ya yönelik bir adımdı (öte­nazi, ya da “eylem T4”). Bu adım 1939'da atıldı ve sonunda çoğun­luğu psikiyatri kliniklerinde yatan 200.000 kadar hasta, yaşlı ve en­gelli, “iyileşmez” diye seçildikten sonra öldürüldü. Yahudi hastaların tümü seçime tabi tutulmadan öldürüldü.
Almanya ve Avrupa’nın çocuk teşviki için yaptığı ödenekler:
1933'te karıları çalışan, fakat evlenince işinden ayrılan (1936'dan itibaren tam istihdamla birlikte evli ka­dınlar çalışmaya devam edebildiler ve devam etmeye zorlandılar) ko­calara düşük faizle geri ödemeli ve her doğumda dörtte bir oranın­da azalan, yani dört çocuk doğduğunda geri ödemesiz evlilik kre­dileri verildi. Bu kredinin ana amaçlarından biri erkeklerin evlilik ya­şını düşürmek ve böylece fahişe ihtiyacını azaltmaktı. İkincisi, aile reisi eşinden ve çocuklarından ötürü gelir ve miras vergisi indirim­lerinden yararlandı. Bu indirimlere 1934'te başlandı ve 1939'da, ço­cuksuzlara bir vergi artışıyla birlikte artırıldı. Üçüncüsü, 1936'da, beşinci çocukla birlikte başlamak üzere devletçe ödenen aylık çocuk ödenekleri başlatıldı; iki yıl sonra ebeveynler üçüncü çocuktan itibaren yardım almaya başladılar. Bu tür önlemler Almanya'ya özgü değildi; 1930'larda İtalya, İsveç, Fransa ve İspanya'da da evlilik kre­dilerine geçildi ve benzer vergi reformları ve devletin ödediği çocuk ödenekleri 1930'larda ve 1940'larda Avrupa'nın pek çok ülkesinde kabul edildi.
Himmler, kadın kurbanları kendi soykırım tanımının merkezine oturtarak daha da ileri gitti: “Bir köyde partizanlara ve Yahu­di komiserlere karşı harekete geçmek zorunda kaldığımda o zaman ilke olarak bu partizanların ve komiserlerin kadınlarını ve ço­cuklarını da öldürme emrini verdim… İnanın bana, bu emrin ve­rilmesi ya da uygulanması mantıksal olarak düşünüldüğü kadar kolay ve basit değildi... Fakat ilkel, ezeli, doğal bir ırk mücadelesi­ne giriştiğimizi kabul etmeliyiz.”
Kısırlaştırma 400.000 acil vakayla başlamak ve sonun­ da 1,5 milyon kişiyi kapsamak üzere “etnik bünyenin kademeli bir biçimde temizlenmesini sağlamalıydı”. Yaklaşık 250 özel kısırlaştırma mahkeme­si kuruldu. Nazileştirilen tıp kurumuna, yasayla ve devlet denetimi altında kısırlaştırma adaylarını arama emri verildi. Başarısı sınırlı da olsa, Almanları doğumculuk karşıtlığının zorunluluğuna ve yararı­na inandırmak için büyük bir propaganda kampanyası başlatıldı. Ta­rihte hiçbir devlet doğumculuk karşıtı bir politika izlemek üzere teoriyi, propagandayı ve siyasal-kurumsal pratiği bu oranda birleştir­memişti; “kitlesel cinayetin habercisi”.
Reklam
Geçmişte erkekler düşmanla savaşmaya gittiklerinde, kadınlar sofuca evde beklemişti. Ne var ki, şimdi erkekler bırakıyor, kadınlar devralıyordu, kamusal sorumlulukları omuzluyor ve savaş makinesini iş­ler durumda tutuyorlardı ve cephedeki birlikler, boynuzlu, beş pa­rasız kalkmaktan korkuyorlardı.
1. Dünya Savaşı’nda:
Birleşik Devletler dışında tüm savaşm Hükümetler, İngilizlerin Ayrılık Ödeneği dediği, göreneksel ve meşru karılara ödenen ve mikta­rı çocuk sayısına göre değişen bir ödenek saptadılar. Savaşın ilk gün­lerinden son günlerine kadar ödenen İngiliz ödeneği oldukça cö­mertçeydi; gerçekten de bekar bir kadının ortalama ücretinden biraz yüksekti. Ne var ki, Almanya ve Fransa bu ödemeleri bir sosyal yar­dım biçimi olarak görmekte inat etti ve dolayısıyla miktarı düşük tut­tu.
Bazı ilişkiler sadece aşk acılarını keskinleştirmekle kalmayıp, aşk düşüncesinin aptalca görünmesini de sağlayan yaygın ölüm saplantısına yenildi.
1936'da Himmler ırksal elite, yani SS erkeklerine mensup olduğu düşünülen erkeklerden çocuk sahibi olan annelere yardım etmek ve böylece kadınların kürtaja başvurmala­rını önlemek için başka bir örgüt kurdu. Lebensborn bir zorunlu üre­me kurumu ya da bir SS bordello'su değildi. Dayalı döşeli doğum has­taneleri kurdu (Almanya'da yedi, daha sonra Norveç'te altı, Belçi­ka ve Fransa'da birer tane). Almanya'da 1936'dan itibaren 2.000 ka­dar kadın bu evlerde doğum yaptı (ayrıca savaş sırasında işgal edi­len Norveç'te 6.000 kadın) ve bunların üçte ikisi evli değildi. Doğu­mevine kabul edilmeden önce kadınlar kendilerinin ve bebeklerin babalarının etnisite ve soyları açısından incelemeye tabi tutuldular. 1939'da başlamak üzere Almanya'daki doğumevleri, doğuda fethe­dilen topraklarda ebeveynleri öldürülen ya da kaçırılan "değerli" çocukları barındırmak için kullanıldı.
32 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.