Yirminci Yüzyılda Kültürel Bir Kimliğe Doğru

Kadınların Tarihi 5.Cilt

Georges Duby

En Beğenilen Kadınların Tarihi 5.Cilt Gönderileri

En Beğenilen Kadınların Tarihi 5.Cilt kitaplarını, en beğenilen Kadınların Tarihi 5.Cilt sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Kadınların Tarihi 5.Cilt yazarlarını, en beğenilen Kadınların Tarihi 5.Cilt yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Almanya ve Avrupa’nın çocuk teşviki için yaptığı ödenekler:
1933'te karıları çalışan, fakat evlenince işinden ayrılan (1936'dan itibaren tam istihdamla birlikte evli ka­dınlar çalışmaya devam edebildiler ve devam etmeye zorlandılar) ko­calara düşük faizle geri ödemeli ve her doğumda dörtte bir oranın­da azalan, yani dört çocuk doğduğunda geri ödemesiz evlilik kre­dileri verildi. Bu kredinin ana amaçlarından biri erkeklerin evlilik ya­şını düşürmek ve böylece fahişe ihtiyacını azaltmaktı. İkincisi, aile reisi eşinden ve çocuklarından ötürü gelir ve miras vergisi indirim­lerinden yararlandı. Bu indirimlere 1934'te başlandı ve 1939'da, ço­cuksuzlara bir vergi artışıyla birlikte artırıldı. Üçüncüsü, 1936'da, beşinci çocukla birlikte başlamak üzere devletçe ödenen aylık çocuk ödenekleri başlatıldı; iki yıl sonra ebeveynler üçüncü çocuktan itibaren yardım almaya başladılar. Bu tür önlemler Almanya'ya özgü değildi; 1930'larda İtalya, İsveç, Fransa ve İspanya'da da evlilik kre­dilerine geçildi ve benzer vergi reformları ve devletin ödediği çocuk ödenekleri 1930'larda ve 1940'larda Avrupa'nın pek çok ülkesinde kabul edildi.
Himmler, kadın kurbanları kendi soykırım tanımının merkezine oturtarak daha da ileri gitti: “Bir köyde partizanlara ve Yahu­di komiserlere karşı harekete geçmek zorunda kaldığımda o zaman ilke olarak bu partizanların ve komiserlerin kadınlarını ve ço­cuklarını da öldürme emrini verdim… İnanın bana, bu emrin ve­rilmesi ya da uygulanması mantıksal olarak düşünüldüğü kadar kolay ve basit değildi... Fakat ilkel, ezeli, doğal bir ırk mücadelesi­ne giriştiğimizi kabul etmeliyiz.”
Reklam
Kısırlaştırma 400.000 acil vakayla başlamak ve sonun­ da 1,5 milyon kişiyi kapsamak üzere “etnik bünyenin kademeli bir biçimde temizlenmesini sağlamalıydı”. Yaklaşık 250 özel kısırlaştırma mahkeme­si kuruldu. Nazileştirilen tıp kurumuna, yasayla ve devlet denetimi altında kısırlaştırma adaylarını arama emri verildi. Başarısı sınırlı da olsa, Almanları doğumculuk karşıtlığının zorunluluğuna ve yararı­na inandırmak için büyük bir propaganda kampanyası başlatıldı. Ta­rihte hiçbir devlet doğumculuk karşıtı bir politika izlemek üzere teoriyi, propagandayı ve siyasal-kurumsal pratiği bu oranda birleştir­memişti; “kitlesel cinayetin habercisi”.
Geçmişte erkekler düşmanla savaşmaya gittiklerinde, kadınlar sofuca evde beklemişti. Ne var ki, şimdi erkekler bırakıyor, kadınlar devralıyordu, kamusal sorumlulukları omuzluyor ve savaş makinesini iş­ler durumda tutuyorlardı ve cephedeki birlikler, boynuzlu, beş pa­rasız kalkmaktan korkuyorlardı.
Kadın düşmanı Stalin şaşırtmıyor.
8 Temmuz 1944'te, göreneksel hukuka göre evliliği kaldıran, aile ödeneklerini artıran kahraman anne (10 çocuktan fazla) ve annelik şerefi nişanı (7 ila 9 çocuk) unvanlarını yaratan bir kararname, tartışma izlenimi bile verilmeden çıkarıldı. Evli olmayan bireyler ve çocuksuz çiftler vergilendirildi. Evli olmayan annelerin babalık davası açmalarına ya da emekli aylığı almalarına artık izin verilmiyordu. Evlilik dışı çocukların statüsü 1917 öncesi duruma geri döndü. Evlilik dışı bir çocuğun babası her türlü sorumluluktan muaftı. Son olarak boşanma neredeyse olanaksızlaştırıldı: Boşanmak uzun bir mahkeme prosedürüne uymayı, yeterli gerekçe göstermeyi, tanık bulmayı ve fahiş mahkeme masraflarını ödemeyi gerektiriyordu. Erkekler ve kadınlar bundan böyle yaşam boyu birbirine bağlıydılar ve zina, erkek için artık olumsuz sonuçlar doğurmuyordu... Ülkenin yavaş ilerleyen yeniden inşası zorlukları daha da ağırlaştırdı ve gerilimleri yükseltti. Terör yeniden başladı.
Marksistlere göre aile ve dolayısıyla ailenin bir parçası olarak kadın ekonomik yapı ve devletin doğası tarafından belirlenir. Karı temel alan burjuva aile yalnızca bir (üreme) üretim işlevine hizmet eder. Kapitalizm proletaryayı sömürür ve proleter aileyi yıkar. Burjuvazi evli kadınları zina yoluyla, işçi kadınları fahişelik yoluyla paylaşır. Bu çözümlemede ahlaksızlık kapitalizm ve burjuvaziyle özdeştir. Kapitalizmin ekonomik yapısı bastırılsaydı, burjuva aile ve fahişelik ipso facto yok olacaktı. O zaman kadınlar tüm uygar haklara sahip olacaklardı. Ev işleri topluluk tarafından üstlenilecekti ve çocuk büyütmenin ve eğitmenin sorumluluğunu devlet alacaktı ve böylece kadınların çalışma ve ekonomik olarak bağımsız olmaları olanaklı olacaktı. Bu koşullarda aileye ne olacaktı? "Tekeşlilik ekonomik nedenlerden ötürü var olduğuna göre, nedenleri ortadan kalksaydı tekeşlilik de ortadan kalkar mıydı? Hayır, çok iyi bir nedenden ötürü: Tekeşlilik, ortadan kalkması bir yana, tam o andan itibaren sözcüğün tam anlamında var olmaya başlardı." Bundan böyle evlilik maddi kısıtlamaların çarpıtmadığı doğal tercihe dayanacaktır. O zaman mantıken, duygu emrettiğinde evlilik sona ermelidir; fakat Marksizmin kurucu babalarının gözünde, esas olarak ima yoluyla ele aldıkları boşanma kuraldan çok istisna olarak kalmalıdır.
Reklam
53 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.