(...) Sonuçta dilimi, Almanca konuşmayı burada öğrendim. Ve bu dille aramda hayatım boyunca, en azından benim açımdan, neredeyse katı monogamik bir aşk ilişkisi sürdürdüm.
Öyle yakın bir ilişkiydi ki bu, Almanya da olup bitenlere, bize ve başkalarına ve kendilerine, hatta Alman diline yaptıkları karşısındaki öfkemi Almancadan başka bir dilde haykırmam
imkansızdı- herhalde susmayı dahi yalnızca Almanca becerebilirdim - " (Günlükler, 1966)