Sayfalar ilerledikçe anlamadığımı düşünerek, geçtiğim sayfalara tekrar göz gezdirdiğim de kitap gözüme korkutucu geldi. Bunu yaparken tam aksi bir duygu olarak bundan haz da alıyordum. İki duygunun zıtlığı beraberinde cümlelere tekrar uğradığımda, kelimelerin yoğunluğunu tekrar tanıtmak istercesine beni farklı bir sunum ile karşılıyorlardı. Ve ben bu tattan hayli etkilendim.
Bu hareketim, kitabın son cümlesine doğru manasının üstünlüğünü aşan kitap kurdu olan karakterin, Carlos Brauer’e benzemek adına düşündüğüm kapının açılması umudunu imkanlı hale getirdi.
Peki, tam manasıyla o karakter olabilir miyim ya da olmak ister miyim? Bu soruya hayır demenin daha doğru olacağını düşünüyorum. Kitap karakteri ne kadar büyüleyici olursa olsun (benim için öyleydi) ben kendimi tanıdığım için onun yolculuğunun hayaleti olmak da dahi sorun yaşayabilirim.
Kitaplar düşüncelerimin tuğlaları, hayallerimin çatısı, fikirlerimin yaslandığı direk olsun. Ama tamamıyla beni yalnızlığa mahsur edecek bir ev olmasın. Ben biraz insan düşkünüyüm. Kitapların sadakatine emin olduğum halde insanların duygularıma karşı etkilediği inişli çıkışlara neden olan endişe dolu aksiyonların özleminin daha sonrasında depreşeceğine eminim.
Farklı bir müziğin tınısı, uyandırılmayan bir hissin tadını bıraktığı için okunmasını tavsiye ederim içtenlikle.