Asrımızın asıl büyük sakatlığı o büyük değer yargılarının, yani iyilik, güzellik ve doğrunun da hep bir menfaat toplumu için alet edilmesidir. Sanatın da ilmin de hatta ahlâkın da çok karmaşık bir mekanizma ile birtakım menfaatçi zümrelerin hizmetine gitmekte olduğu şüpheleri içimizi kavurmuyor mu?
Teknoloji iki taraflı keskin bir bıçak. Nimeti ile beraber acısı da var. Nimeti onu ortaya koyan toplumlara, acısı satın almaktan başka bir felsefesi olmayanlara.
...dünyada çiçeği özellikle gülü bu kadar baş tacı edinmiş başka bir toplum bulmak pek kolay olmasa gerek. Eğer gül, günlük hayatımızın, sanatlarımızın, şiirlerimizin içinde gerçekten böyle olağanüstü denilebilecek seviyede bir yer almışsa insanî ilişkilerinde de zarafetin bayağı zirvelerini yakalamış demektir.
Çiçeğe sevdalanan, ona nakışlarında, kullandığı eşyanın desenlerinde, giydiği elbisenin kumaşında yer veren, daha da önemlisi çiçeği bir dil hâline getiren, bir çiçek dili ve edebiyatı yaratan millet elbette medenidir.
Çoktan unutturduğumuz Dede'nin ve Itrî'nin yerlerine birer stadyum dolusu insanın, bir dinî ayindeki gibi kendinden geçercesine vecde gelerek dinledikleri şarkıcıları koymadık mı? Elbet Fuzuli'nin, Nedim'in, Galib Dede'nin hatta Tanpınar'ın yerlerine de konulacak arabesk veya lümpen kültürün yazarları da bulunur.
Eğitimin hedeflerinden biri, toplumda üst kültür tabakasının güçlenmesidir. Bizde bunun tam zıddı oluşmakta, ilköğretimden üniversiteye kadar uzun tahsil yılları sonunda okumayı ve bilgiyi külfet sayan insanlar ortaya çıkmaktadır.
Devletin her işinin alelâde politikaya malzeme olması kötüdür; ama sağlık, savunma, adalet gibi eğitimin de siyaset oyuncağı hâline gelmesinin millet hayatında güç yaralar açacağı muhakkaktır.
Ders kitapları ve sınav gölgesi dışında eğer ilköğretim sıralarındaki çocuklara yılda yirmi kitap, liselerde biraz daha seviyeli otuz kitap okutabilirsek verilmiş diplomalardan daha büyük bir başarı olur.