Kanlı Derenin Kurtları

Dursun Akçam

Kanlı Derenin Kurtları Quotes

You can find Kanlı Derenin Kurtları quotes, Kanlı Derenin Kurtları book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
"Siyasilerimizin" halktan isteği.
Hem malımı vereyim, hem yalvarayım mı?
Sayfa 359
Sustukça ezilmiş, sustukça çiğnenmiştik.
Sayfa 38
Reklam
«Sen namaz kılar mısın Hüseyin ağa?» dedi İmam sertçe. «Kılarım kılmam, bilemezsin? Ben hesabımı Allah'a veririm. İbadet de kabahat de gizlidir İmam efendi!"
Sayfa 157
Bu nice bir baytardı ay oğul? Kanatlanmış ezrail!. Yaktı yıktı, çekti gitti bir solukta! Göğüş'üm hasta deye ben ona name mi yazdım, haber mi saldım kuşun kanadıynan? Şölen yaptım, alapaça dor atla mı çağırttım?. Gelmezdi, gitmezdi. Yüzünü görmez, izini bilmezdik hınzırın. Tellak Muhtar Feyzullal'ın demokrasiyeyi hükümeti, bir ineğe baytar salar da ölüm döşeğinde Koca Mürsel'e doktor salmaz mı?. Osmanlı zalımları, şeher itleri, bozkurdu, tazısı, tulası neden koşar gelir, gece bey donguzunda konaklar, sabah olur, üç beş yoksul avlar gider, neden? Düşünmez misin, hayvanların gönüllü gömütçüsü de Bekir beyin yanaşmaları. Beyin beyliği yıkıla, tacı tahtı başına düşe! Savaş kaçkını, yıkım vurguncusu!. Bu işte bir hikmet var ya oğul? Kanlıderenin kurtları bastı köyümüzü, çakalı tilkisi, yarasası da birlikte!. Ağızları kanlı kurtlar, domuzlar, çakallarla.. Yediler yediler tüketemediler tarihi kadimden beri, Nuh Nebi'den beri!.
Sayfa 26
Sen çalış onlar yesin, öl ki onlar yaşasın!.
Davar bu Çeşmirliler davar! Pusarlar sümüklü sümüklü. Biçenekleri elden gider, susarlar. Suları alınır ses etmezler. Mal, can gider teprenmezler. Tavuk kartalla cenkleşir, pisik ite boyun eğmez, bunlar pusarlar!. Kırk arı birleşse bir eşeği, altmış arı bir katırı öldürür, bunlar susarlar!. Nice bir bekleriz? Ölümse ölüm, zulumsa zulum! Her ikisi de başımızda, Kanlıderenin kurtları başımızda, içimizde, dışımızda. Her kapıyı tutmuşlar, her yolu tıkamışlar. Sen çalış onlar yesin, öl ki onlar yaşasın!.
Sayfa 27
Köylüler geçiyordu bir yandan öbür yana, eli kürekli, omuzu heybeli, kucağı çocuklu köylüler, kadın erkek kaynaşıyorlardı. Tırpan ırgatları uç verdi caddenin alt başından. Urbaları yırtık, yamalı, dudakları yalama, lastik ayaklı ırgatlar... Tırpan, çekiç, örs, masat, ekmek torbası kuşanmışlardı. Güneşi yara yara gidiyorlardı. Tırpanların çengel çelikleri havada dönüyor, güneşte parlıyordu. Sapları ters çevirmiş, elceklerden sıkıca kavramış gidiyorlardı; kollar sıvalı, göğüs bağır açık, tunçlaşmış alınları, yorgun adımlarla gidiyorlardı. İçlerinde çocuk irgatlar da vardı, dirgenli tırmıklı. Araçlarını onlar özenle kavramışlardı. Uzak yerlere dağ köylerine gideceklerdi, iki gün mü, üç gün mü gideceklerdi. Gözüne Sinekdağını kestirenlerin bir haftalık yolları vardı. Bir oraya varsalardı gerisi kolaydı. Irgat pazarında toplanırlardı. Ağalar dallı gövdeli yiğitleri seçer alır, zayıfı çelimsizi, hastalıkları beğenmezlerdi. Ama diretecekti yiğitler, Ya hep ya hiç. Biz birbirimize söz vererek, dalvererek çıktık köylerimizden. Anca beraber, kanca beraber! diyeceklerdi. Evdeki pazar çarşıya uyacak mıydı? Kentlerin sokakları, dağların yamaçları ırgat seli kaynıyordu, sel olup akmışlardı, ırgat olmuş bitmişlerdi onca yoksul köylüler, işsiz köylüler. Ağalar yanaşmazsa zayıflar, hastalar tırmık ırgatlığına boyun eğeceklerdi çaresiz. Tırmık ırgatlarının ücreti çok düşüktü, tırpan ırgatının yarım günlüğü! Ayrıca bir paket tütün hakları da yoktu gün doğadan doğana!..
Sayfa 220
Reklam
65 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.