Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Marx ve Spinoza'nın İşbirliği

Kapitalizm, Arzu ve Kölelik

Frederic Lordon

Kapitalizm, Arzu ve Kölelik Gönderileri

Kapitalizm, Arzu ve Kölelik kitaplarını, Kapitalizm, Arzu ve Kölelik sözleri ve alıntılarını, Kapitalizm, Arzu ve Kölelik yazarlarını, Kapitalizm, Arzu ve Kölelik yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Özne-birey özerk ve özgür iradeye sahip bir varlık olduğuna, eylemlerinin de egemen "isteme"sinden kaynaklandığına inanır. Azat olmayı yeterince istemişse, köle olması mümkün değildir, dolayısıyla eğer köleyse, bunun sebebi iradesinin olmayışıdır, bu da köleliğinin gönüllü olduğunu kanıtlar. Bu tür bir öznelci metafizikte, gönüllü kölelik bir muamma olarak kalmaya mahkûmdur: Arzulanmadığı malum olan bir durum nasıl "istenebilir" ki? Bu muammaya ilişkin herhangi bir izah yokken, açıklanamaz şekilde bir türlü ulaşılamayan inatçı bir özgürlük tutkusunun geriliminden yararlanarak, gönüllü köleliği gündeme getirmek, olsa olsa bilince isyan çağrısında bulunmak gibi siyasal bir sonuç doğurabilir ki bu da pek fena sayılmaz...
Şayet tahakkümün ilk anlamı, bir failin kendi arzu nesnesine ulaşmak için başka bir faili aracı olarak kullanma ihtiyacıysa, o zaman ücretli emek ilişkisinin bir tahakküm ilişkisi olduğu aşikârdır. Bir yandan, tahakkümün yoğunluğu, tahakküm edilenin arzusunun yoğunluğuyla doğru orantılıdır ve bu arzunun anahtarı da tahakküm edenin elindedir.
Reklam
"PARA" DENEN arzu nesnesine olan bağımlılık, ücretli hizmetin zemini, bütün iş sözleşmelerinin artdüşüncesi, hem işverenin hem de çalışanın farkında olduğu tehdidin temelidir.
Nesnelcilik, failleri basit ve pasif dayanaklardan ibaret sayıp göz ardı ederek yalnızca yapıları tanımak istiyor; öznelcilikse bireylerce tecrübe edilen anlam dışında hiçbir şeyin var olamayacağı gerekçesiyle yapıları göz ardı ediyor. Ayrıca ikisi de yapıların, bireylerde ve bireyler aracılığıyla ifade bulduğunu, yapıların tam da bireylerin içinde, ama davranışlar, arzular, inançlar ve duygular biçiminde mevcut olduğunu düşünmekten âciz kalıyor.
Spinoza ekonomik hususlara değindiği nadir pasajlardan birinde şöyle yazar: "Gerçi para her şeyi elde etmemiz için bir araç olmuştur. Bu yüzden onun hayali avamın zihnini fazlasıyla meşgul etmiştir. Çünkü avam para fikrinin eşlik etmediği bir nedenden kaynaklanan sevinci öyle kolay kolay hayal edemez."
Ücretli emek, öncelikle bir bağımlılık ilişkisidir; failler arasında öyle bir ilişki vardır ki biri, öbürünün hayatının maddi idamesiyle ilgili koşullara hükmeder ve bu da her şeyin gelişeceği değişmez arka planı oluşturur. Ücretli emek ilişkisi, ancak paranın aracılığını, hayatın maddi idamesinin temelindeki arzunun önkoşulu kılmakla mümkündür.
Reklam
Marx ve Polanyi proleterleşme koşullarının (bilhassa ortak mülklerin çitle çevrilmesi yoluyla) nasıl oluştuğunu ve bu koşulların son raddede yoksun seviyeye getirdikten sonra, o insanlara niteliksiz emekgücünü satmak dışında bir alternatif bırakmadığını ziyadesiyle ortaya koymuştur.
ŞURASI MUHAKKAK Kİ kapitalizm, bütün bu arzular arasında, öncelikle paradan yola çıkar. Daha doğrusu, çıplak hayattan. İdame ettirilecek hayattan.
İnsanın özü gereği arzulayan bir varlık olduğu ortaya konduğunda, söz konusu özdeşlik bakımından (çıkar-arzu), insanın tüm davranışlarının çıkara dayalı olduğunu söylemek zorunluluğu ortaya çıkar. "İyi de o zaman, sahici ilişkilerin sıcaklığından ve duyguların yüceliğinden geriye ne kalır ki?" diye sorar tabiatı itibarıyla çıkarcı
Kapitalist patron, çıkarına, yani arzusuna binaen iş görür, bu noktada Spinoza'yı tekrarlayabiliriz: intéressé sive appetitus (çıkar, yani arzu). Herkesin hoşlanmayacağı türden bir özdeşliktir.
296 öğeden 191 ile 200 arasındakiler gösteriliyor.