Kapitalizmde Korku

Dieter Duhm

By Number of Pages Kapitalizmde Korku Quotes

You can find By Number Of Pages Kapitalizmde Korku quotes, by number of pages Kapitalizmde Korku book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Mutluysak, ne diye bu kadar mutluluk propagandası yapılıyor? Mutluluk endüstrisi, insanların gerçek mutsuzluğuna verilen sisteme özgü bir cevaptır; mutsuzluk, kâr amacıyla kullanılır.
Aziz Nesin'in ön sözünden
Beş yaşındayım. Bana daha o yaşımda okuma-yazma, matematik, sarf ve nahiv (dilbilgisi ve sözdizimi) ve tecvit öğreten ve Kuran'ı ezberleten Galip Amcam şu gülütü anlatmıştı: Köpeğe sormuşlar: Niçin havlayıp duruyorsun? — Yürekliliğimden... Demiş köpek. Öyleyse gerin niçin gelip gidiyor? Köpek yanıtlamış soruyu: — Korkumdan! Altmışyedi yıldan beri unutamadığıma göre, ölene dek unu tamayacağım bu gülütü duyduğumdan bu yana, yaşamımdaki deneyimlerimde gözlemledim ki, havlayıp hırlayarak, zart zurtla, zorbalıkla, dayak ve işkenceyle başkalarını korkutmak isteyen ve korkutanların kendileri daha çok korkmakta ve korkularından gerileri gidip gelmektedir. Başkalarını korkutmaya çalışan ve korkutanların kendileri daha çok korkarlar ve korktukça, korkularım yenmek için daha çok korkutmaya çalışırlar. Bu korku kısır döngüsü böylece sürer. Gerçekten yürekli olanlar, ne başkalarını korkutmaya çalışır, ne kendileri korkarlar.
Reklam
Toplumsal üstbenin tasviri
Vicdan olarak da adlandırılan üst benimizi oluşturup biçimlendiren, yönlendiren politik, ekonomik ve kültürel güçler bileşkesidir. Kapitalizm, vicdanı, insanın kendisinden yalıtılmış, ayrı bir kavram olarak göstermeye çalışır; soyutlaştırdığı vicdanı, yansız, adil ve en güvenilir kutsallık sayar. Ülkemizde çok kez mahkemelerde sanıklar savunmalarinda son sözleri olarak yargıçlara "yüksek vicdanınıza sığınıyorum” demektedirler. Oysa sığınılan o yüksek vicdan, her insanda kendi konumuna göre oluşmuş, biçimlenmiş ve ayrı ölçütleri olan bir ayrı üstbendir. Yargıçların, gerçekten de vicdanlarının sesini dinleyerek karar verdiklerine inanmamız gerekir. Ancak vicdanları, yani üstbenleri, toplumun hangi güçlerinin bileşkesi doğrultusunda oluşup biçimlenmişse, kararları da o yönde olacaktır. insan toplumun bireyi olduğuna göre, her İnsanın bir üstbenİ (vicdanı) ister istemez vardır. Orneğin, Hitler'in, Mussolini'nin, sizin, benim, hepimızin vicdanları olduğu gibi... Vicdanlarının sesini dinlediklerini söyleyen insanlar, üstbenlerİnİ oluşturup biçimlendiren ve yabancılaşmış oldukları toplumsal güçlerin seslerini dinlemektedirler. Bu yüzdendir ki, örneğin Çernobil olayından sonra Türkiye çaylarında radyasyon yok dediği için işinden çıkarılan Türkiye Atom Enerji Kurumu Başkanı "vicdanım huzur içinde” diyebildiği gibi, çaylarda radyasyon olduğunu söyleyen uzmanlar da, Atom Enerji Kurumu Başkanını İşinden çıkaran Başbakan da "vicdanım huzur içinde” diyebiliyor. Oysa bu üç kişiden en az birinin vicdanının huzur içinde olmaması gerekirdi.
Sayfa 20 - Aziz Nesin'in önsözündenKitabı okudu
Sevgi görmek ya da cezadan kurtulmak amacıyla çocuk, neredeyse "gönüllü olarak" uyum sağlamaktadır. Bu uyumun motoru, sevgiden mahrum olmak ve ceza görmek korkusudur. Bu, reel bir dış tehlikeden duyulan korku olduğu için, adına "reel korku" diyoruz.
Çocuğun hayatındaki ilk otorite kişiler, çoğu kez annelerle babalar oluyor. Çocuk, onların aracılığıyla, kendi özgürlüğünün sınırlarını kavrıyor. İstediğini yapamıyor, ama anne ve babanın istediğini yapmak zorunda kalıyor, boyun eğiyor. Boyun eğme, gönüllü olarak sağlanmıyor; çünkü bunun anlamı, doğrudan ih￾tiyaç tatmininden kısmi vazgeçiştir. Anne ve baba, çocuğu, "uslu" durduysa (şefkatle, tatlı sözler ya da şekerle) ödüllendirerek; "yaramazlık" ettiyse (sevgiden mahrum bırakarak, azarla ya da dayakla) cezalandırarak boyun eğmeyi sağlamak istiyor. Böylece onlar, birer yargıç durumuna geliyor ve çocuğun mutluluğu da, bu yargıçların vereceği karara bağlı oluyor. Yaşı ilerledikçe çocuk, başka yargıç kişilerle karşılaşıyor. Bunlar, çocuk yuvasındaki bakıcı kadın, öğretmen ve rahiptir. Bunların hepsi, çocuğun üze￾rinde sahip oldukları zorla, onu -her zamanki davranışına gö­re ödüllendirmekte ya da cezalandırmaktadırlar. Sevgi görmek ya da cezadan kurtulmak amacıyla çocuk, neredeyse "gönüllü olarak" uyum sağlamaktadır. Bu uyumun motoru, sevgiden mahrum olmak ve ceza görmek korkusudur.
Sayfa 25
3. Dalgayı yaşıyoruz...
Ruhbilimdeki üstben kavramına konuşma dilimizde ahlak ya da vicdan dediğimiz oluyor. Üstben salt bireysel bir kavram değildir. Bireydeki üstben gibi, toplumda da toplumsal üstben oluşuyor. Eskiden toplumsal üstbene "içtimaî vicdan — toplumsal vicdan” deniliyordu. Toplumsal üstben, yine topluma egemen güçlerin etkisiyle oluşup biçimlenince,
Sayfa 26 - Aziz Nesin'in ön sözündenKitabı okudu
Reklam
Egemenlik ilişkileri sürdürülecekse, kuralları çiğneyenlerin cezalandırılması, tarihi bakımdan zorunludur. Çünkü insan, gö­nüllü olarak boyun eğmez; haklarından ve ihtiyaçlarının karşı­lanmasından gönüllü olarak vazgeçmez. Onu, var olan egemenlik ilişkilerine uymaya götüren tek gerekçe, dıştan gelen zorun baskısıdır; bu, eskiden böyle olmuştur, şimdi de böyledir. Zor da, korkuyu doğurmaktadır
Sayfa 26
Aslında sermaye ödenmemis emekten başka birşey değildir.
67 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.