Bukowski kalemine aşinayım. Arada okumayı severim de ama arada...
Çok doğru tespitleri olduğu kadar sert ve saldırgan bir mizacı da var. Tamam haklı olduğu yerler çok ama fazla saldırganca tavır beni rahatsız ediyor. O yüzden onu dozunda okumayı seviyorum.
Bu kitabına gelirsek 'ölmeden önceki son bir kaç yılda, ara ara tuttuğu günlük' diyebiliriz. Genelde hipodrom, ev ve bilgisayar arasında geçen bir yaşam. İnsanlarla azalan iletişimi, eşi, kedileri, at yarışları ve yazıları ile ilgili kısa kısa bilgiler vermiş yazar. Neyi, neden yaptığını anlattığı gibi; sisteme, diğer yazarlara, ölüme, yaşama, insanlara, dost yüzlülere de vermiş veriştirmiş.
Ve sonlara doğru hep yorgun oluşundan bahsetmiş. Ve son sayfadaki güncenin tarihinden yaklaşık bir yıl sonra da ölmüş zaten. Aslında günlük okumak pek çekici gelmeyebilir ama bunu bilmek, yani o satırlar yazılırken, yaşanırken, hissedilirken ve yazar sürekli ölümünün yaklaştığından bahsederken, ölümün kapısını çalmasına gerçekten de 1 yıl kadar kısa bir sürenin kalmış olması... Bilmiyorum beni çok etkiledi. Aynı şeyi şu satırları yazarken düşündüm. Acaba benim ne kadar zamanım kaldı?