Claire işte o zaman çığlık atmaya başladı. Sözcüksüz, acı dolu çığlıkları metal kutuyu çınlattı. Sanki başkasının çığlığı, başkasının acısıydı. Çünkü ne kadar derinden gelirse gelsin, Claire'nin çektiği ıstırabı yansıtmanın yanına bile yaklaşamazdı.
Myrnin bakışlarını ondan ayırıp diğerlerini süzdü. Dilinin ucunda hiçbirinin cevaplamak istemeyeceği bir soru varmış gibi kaşları havalanıp duruyordu. Sonunda omuz silkti. “Peki madem,” dedi. “Anlaşılan benim zerre kadar umursamadığım, dramantik bir problem söz konusu. Kahve isteyen?”