Dostoyevski’nin ölümünden birkaç ay önce yayınlanan başyapıtı, bize esrarengiz bir ölümün perde arkasını sunarken, aynı zamanda, özgürlüğün, günahların, kötülüğün, ıstırabın, inancın, iyiliğin ve sevginin de perdelerini aralar.
Fyodor Karamazov, üç oğlu olan, alkolik, dengesiz bir babadır. Üç oğlu; Dmitri, İvan ve Alyoşa ondan uzakta, her biri ayrı kentlerde, ayrı ailelerde büyürler. Bir gün babalarıyla yeniden birleşirler. Dmitri bir asker olmuştur; tutkulu, sarhoş, kumarbaz ve sorumsuzdur, duyuların dünyasının canlı bir simgesidir. İvan, zeki, tanrıtanımaz ve kolay öfkelenen bir adamdır; gerçeğe mantık yoluyla varılabileceğine, mantığın her sorunun üstesinden gelebileceğine katışıksız bir inanç besler. En küçükleri Alyoşa, yumuşak, sakin ve insancıldır; duyguların dünyasını sunar bize. Tanrı’ya olan inancı aslında Sevgi’ye olan bağımlılığından başka bir şey değildir. Ne olursa olsun, affetmek, şefkat göstermek ister.
Her biri dünyaya başka açılardan bakan üç kardeş, bir gün babalarının öldürüldüğü haberini alırlar. Ve çok geçmeden kendimizi aşk, ihtiras, kıskançlık, intikam ve üç kardeşim karmaşık duygusal yapılarıyla örülü bir dünyanın içinde kimin iyi, kimin kötü, kimin suçlu, kimin suçsuz olduğunu ararken buluruz.