İçim eziliyordu. Tiyatroda sayıyordum ikimizi de. Ezberlenmiş, kendimizin, kendi duyularımızın dışında, başkasının yazdıklarını konuşuyorduk. Her şeyimiz ölçülüydü. Benim soğukluğum, bıkkınlığım; onun hastalığı, belirgin kocamışlığı, tavandan gürül gürül başımıza yağan çiğ ışık, hırçınlığı, "seviyorum" a doymazlığı bundan geliyordu.