Kapaklan solmuş o eski kitapların içine dalsam.
Savaşlar, ölümler, ihanetler, kederler yalnızca kitapların içinde olsa, hayat kitapların arkasına çekilse.
Kötülüğün bile kedince bir parıltısı, zulmün bile kendince bir çekiciliği vardır.
Neron, Roma'yı yakarken lir çalıyordu.
Hıristiyanlar aslanlara atılırken, binlerce yıl sonra filmlere geçecek şölenler düzenleniyordu.
Hitler, ardında milyonlarca ölüyle birlikte inanılmaz bir örgütlenme düzeni bıraktı.
Kadınları kendine âşık ettikten sonra öldüren Mavi Sakal, ölüme giden yolu bir katilin cazibesiyle döşeyerek efsaneleşti; Londra'nın sis basmış puslu gecelerinde orospuları bıçaklayarak öldüren Karındeşen Jack, peşinde bıraktığı kanlı izleri takip edenleri bir meçhule taşıyarak, alaycı insafsızlığıyla tarihe geçti.
Yanınızda olmasını istediğiniz halde yanınızda olmayan bir tek kişi, yanınıza bile yaklaşmadan, hatta onu özlediğinizden ve onu istediğinizden haberdar bile olmadan, bütün hayatı, bütün görüntüleri eritip başka başka kılıklara sokuyor.
Hayatın neden böylesine sır dolu olduğu sorusu ise bütün sırları kapsayan bir başka büyük sır.
Ve o zaman sorarız, hayat çekiciliğini
ışığına mı, gölgesine mi borçlu, diye.