Zanlı suçunu itiraf etti. Şimdi tek umudu yalan söylediğine inanan bir avukattı.
Misty Patterson’un tek hatırladığı, kocasıyla kavgası, suç aleti olarak kullandığı kutup ayısı heykeli, kan izleri ve arkasından gelen derin uykuydu. Uyandığında kocası da, heykel de ortadan kaybolmuştu. Geride kalansa sadece kandı. Boşanma davası açmak üzere avukat Nina Reilly’nin ofisine gelmişti Misty. Ama Anthony Patterson’un cesedi buz gibi nehrin dibinde bulunduğunda, Misty’yi artık ancak bir mucize kurtarabilirdi.
Tüm bunlardan bir hafta öncesine kadar mutlu bir evliliği olan San Franciscolu avukat Nina Reilly’nin yuvası beklenmedik şekilde dağılmış, Nina, oğlu ve kısıtlı imkanlarıyla Tahoe Gölü bölgesine taşınmıştı. Orada küçük bir hukuk bürosu kuran Nina, kendini, birdenbire, hukuka dair inandığı her şeyi sorgulamasına yol açacak bir davanın içinde bulmuştu. Bu dava, zanlı Misty Patterson’un da kendisi hakkında inandığı her şeyi sorgulamasına neden olacaktı. Ve bu iki kadın birbirlerine olan güvenlerini sarsacak kahrolası bir delille karşı karşıya kalacaklardı. Belki de bu delil, kazanmak için tek şansları olacaktı...