Öyle güzel ve akıcı bir dille anlatmış ki yazar hikayeyi, sanki o adada yaşadım. Oradakilerle birlikte balık tuttum, kuru zeytin odununda ateş yakıp balıkları pişirdim, adadakilerle birlikte yedim. Hele hele adanın çiçeklerinin, boynu bükük mor menekşelerinin kokusunu hissetmek… Melek Hatun, Lena Ana, Poyraz Musa, Vasili ve Kadri Kaptan’ın adaya yeni gelenleri sevgiyle kucaklamasını, evlerini kurmaya yardımcı olmalarını keyifle izledim. Dil, din, ırk, mezhep ayrımı yapmadan Türk, Kürt, Çerkes, Rum vatandaşlarının hep birlikte yaşamasının güzelliğini okudukça günümüzde yaşananlar içimi acıttı.
Kitabın arka kapağında yazdığı gibi bu roman, savaşlardan, kırımlardan, sürgünlerden arta kalan insanların, Yunanistan'a gönderilen Rumların boşalttığı bir adada yeni bir yaşam kurma çabalarını konu alıyor. Umut dörtlemenin baş kahramanı. Karıncanın Su İçtiği, beklemenin ve sabrın romanı. Savaştan dönmeyen yakınlarını bekleyen kadınların, yurduna dönmeyi bekleyen sürgünlerin, denizi bekleyen balıkçıların, aşkı bekleyen yüreklerin sonsuz bir sabırla hayata duydukları inanç, adanın doğasına, insanlarına duyulan sevgiyle aydınlanıyor.
Eğer ki sevgiyi, dostluğu, kardeşliği, insanca yaşamanın nasıl olduğunu merak ediyorsanız, Yaşar Kemal’in bu serisini okumanızı tavsiye ediyorum.