Alışılmadık varlıklar çıkar karşıma kimi akşamlar. Sürtünmem yeterlidir onlara, deri, gözler, içgüdüler değiştirmek için. Patikalarında dolanırım sonra, az gidilmiş. Sağımda, etki edilmez madde yığınları; solumda, gırtlak dizileri. Dağa çıkıyorum, bizi çocukluktan beri korkutan ve büyüleyen ve birgün veya diğerinde yüzleşmekten başka çaremizin kalmadığı o sabit düşünceye tırmanır gibi. Bir yalnız şimşekten yapılmıştır kayanın taçlandırdığı şato. Bir balta gibi narin ve sade, dikili ve alevli, ilerler vadide, apaçık bir çatlatmak niyetiyle. Bir yalnız parçadan şato, reddedilemez lavdan önerme! Şarkı söylüyorlar mı içer’de? Seviyorlar mı, yoksa gırtlaklıyorlar mı? Gürültü yığıyor alnıma rüzgar ve tahtını kuruyor kulaklarımda gökgürültüsü. Kesiyorum çatlaklar arasında büyüyen çiçekçiği, dönmeden önce evime, ışınla yanan kara çiçekçiği.