"Bir yanardağ ne kadar tehlikeli olsa da, eninde sonunda lav püskürtecek, sakinleşecek ve sönecek. İnsan kötülüklerinin rüzgârı ise sönmez... İşin aslı bu! Ne yapalım, hayatımız böyle oluşmuş: İyilik az bulunuyor, kötülük ise her zaman çok."
"...Tüm zamanlarda, her bir ferdin kurnazca, işine geldiği zaman ve işine geldiği şekilde açıkladığı bu vicdan da ne? Tabiat karşısında, tarih karşısında, dünyanın geleceği karşısında ve nihayet, bizi yaratmış ve bizim yarattığımız Tanrı karşısında bu nesnenin saf anlamı ne?"
Karısı dayanamadı:
"Robert, gerçekten de ateşli bir vaiz olabilirmişsin. Sen ortaçağda yaşamalıymışsın. Fakat muhtemelen engizisyon, düşüncelerinden dolayı seni büyük bir zevkle yakardı! Söyler misin, Tanrı nasıl yaratılabilir?"
"Ah, öyle mi? Jessi, işte sen de kılı kırk yaran bir dogmacı oldun! Nasıl olur? Nasıl olur? Beni yakamazlardı. Kelimelerle de yaratmak mümkün. Evet, evet! Kelimeler bunun için bize gökten indirilmiş. Bizim içimizde ve bizimle olan her bir şey kelimeden geçer. Biraz daha ileri gidersem, kelime, içimize kapanmış ebediyet potansiyelidir... Bunun için de o, Tanrı'dır."