Kavaidü`l Akaid (Akidenin Esasları)

İmam Gazali

Kavaidü`l Akaid (Akidenin Esasları) Gönderileri

Kavaidü`l Akaid (Akidenin Esasları) kitaplarını, Kavaidü`l Akaid (Akidenin Esasları) sözleri ve alıntılarını, Kavaidü`l Akaid (Akidenin Esasları) yazarlarını, Kavaidü`l Akaid (Akidenin Esasları) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsanlar Ashâb zamanında oldukları gibi kalsalardı, ulema için en evla yol, kelâm ilminden tamamıyla kaçınmak olurdu. Fakat bid'at fikirler ortaya çıktı ve ulemanın bu konularda nazar etmesi gerekli hale geldi. Bunu bid'atçilere karşı durmak ve hidayete ermiş kişilerin yoldan çıkmasına sebep olacak şüphelerini kalplerinden def etmek için yapmışlardır.
İnsanlar Ashâb zamanında oldukları gibi kalsalardı, ulema için en evla yol, kelâm ilminden tamamıyla kaçınmak olurdu. Fakat bid'at fikirler ortaya çıktı ve ulemanın bu konularda nazar etmesi gerekli hale geldi. Bunu bid'atçilere karşı durmak ve hidayete ermiş kişilerin yoldan çıkmasına sebep olacak şüphelerini kalplerinden def etmek için yapmışlardır.
Reklam
Kelâmcılar üç kısma ayrılır. Bunlardan birisi, akıl tarafının nakle üstün geldiği gruptur. Bunlar Mu'teziledir. İkinci grup, naklin akla baskın geldiği gruptur. Bunlar ise Haşeviyye'dir. Üçüncü grup ise akıl ve naklin birbirine denk olduğu gruptur. Bunlar ise Eşarîlerdir. Bu üç grubun tamamında da ya bizzat hatalı olan bazı görüşlerde ötürü ya da huşuyu kaybetme cihetinden tehlikle vardır.
İlmi, yerin altından göklerin üstüne kadar her şeyi kaplar; yer ve göklerde zerre kadar bir şey ilminin haricinde kalmaz. Karanlık gecede, siyah taş üzerinde kara karıncanın hareketini bilir. Hava boşluğunda dolaşan zerrelerin hareketini bilir; gizli ve âşikâre her şeyi bilir. Gönülden geçen hatıraları, içteki gizlilikleri, sonradan gelen ve değişen bir ilim ile değil, hiç değişmeyen ilm-i ezelîsi ile bilir.
İman hata kabul etmez.
Bir müslümanın imanının kabul edilebilmesi için itikadının mükemmel olması zorunludur. Çünkü itikad tek bir hata dahi kabul etmez. Günümüzde ise itikadlarımız ne yazık ki çok büyük tehlikeler altında. İmanlarımız istismara oldukça açık. Bize düşen görev ise itikadımızı sahih kaynaklar! üzerinden tekrar gözden geçirmek, kontrol etmektir. “Neye inanıyoruz” ve “neye nasıl inanıyoruz” sorularını kendimize bilinçli olarak sorup cevabını da şuurlu şekilde öğrenmeye gayret etmeliyiz. Şuurlu öğrenmeyi önemsiyorum çünkü Müslüman olarak doğmuş olmakla Müslüman olmanın arasında ince bir çizgi olduğunu düşünüyorum. Neye nasıl inanacağımızı bilmezsek bu ince çizgi biz hiç fark etmeden kırılabilir ve hiç de ummadığımız büyük bir felakete sürüklenebiliriz. Dolayısıyla bu sorumluluğu alarak aktif bir şekilde ehli sünnet kaynaklardan itikadımızı kontrol etmenin kendimize yapacağımız en büyük iyilik olacağını düşünüyorum. (Ben dinleyerek öğrenen biriyim, dolayısıyla video serilerini dinlemeyi tercih ediyorum. En son yararladığım video serisi Kavâidü’l Akâid’den İ-‘tikâd Dersleri oldu. Dinlememiş olanlara mutlaka öneririm. Bunun dışında kendiniz için seçeceğiniz itikad derslerinin veya kitaplarının mutlaka ehli sünnet kayaklardan, ehli sünnet hocaların yazdığı veya anlattığı kaynaklar olmasına lütfen özen gösterin. Allah bizlere razı olduğu itikad ile yaşamayı, ölmeyi ve dirilmeyi nasip etsin, amin.)
Kavaidü`l Akaid (Akidenin Esasları)
Kavaidü`l Akaid (Akidenin Esasları)
MÜŞEBBİHE ve MÜCESSİME'YE REDDİYE...
- "Alemlerin Rabbi, cisim değildir; cevher de değildir. Hayal edilemez, şu kadar büyüktür denilemez. O, hiçbir yönden cisimlere benzemez. Onun benzeri hiçbir varlık yoktur. O hiçbir varlığa hulul edip içine girmez. Hiçbir varlık da O'nun vücuduna girmez, O'nunla birleşmez, Zâtıyla bütünleşmez. Onun varlığının bir sınırı, miktarı, ölçüsü, ciheti, karar kılıp yerleştiği yeri yoktur. O ne yerdedir ne de göktedir. Kendisinin Kur'ân'da bildirdiği şekilde ve kasdettiği manada Arşın üzerinde istiva etmiştir. Bu istiva, Arşa vücuduyla değme, yerleşme, girme, başka yerden intikal etme şeklinde değildir. Arş Onu taşımaz, bilakis Arş ve Arş'ı taşıyan melekler O'nun kudretiyle taşınırlar. Allah Arşın ve semanın üstündedir. O her şeyin üstündedir. "üstündedir" sözü yüceliğini anlatmak içindir. Yoksa, "bir şeyin üst tarafında durur ve diğer şeylerden uzakta bulunur" manasında değildir. O her şeyin, yerin ve göğün üstündedir, aynı zamanda ilmi ve kudretiyle her şeye yakındır. Allah'u Teala insana şah damarından daha yakındır. O her şeye şahittir. Onun yakınlığı, cisimlerin birbirine yakınlığına benzemez. Allah, hiçbir şahsın veya mekanın içine girmez. Hiçbir mekan O'nu ihata edemez, içine alamaz. Zaman onu kuşatamaz. O (c.c) zaman ve mekan yok iken var idi. Onları yarattıktan sonra kendisinde bir değişme olmadı. Önce nasılsa, şimdi de öyledir. Allah'u Teala, zaman ve olaylardan etkilenmez, Zatında zaman içinde bir gelişme ve kemâlat artışı olmaz. O ezelde bütün kemal sıfatlarına sahiptir ve her türlü noksan sıfatlardan, kusur ve ayıplardan uzaktır."
Sayfa 51 - 53, Endülüs Kitap
Reklam
161 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.