Kayıp Kentin Radyosu kitaplarını, Kayıp Kentin Radyosu sözleri ve alıntılarını, Kayıp Kentin Radyosu yazarlarını, Kayıp Kentin Radyosu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hayatında hiçbir şey başaramadığı, yitirdiği zamanı telafi etme şansının hiç olmayacağı. Dikkate değer, müstesna ya da hatta cesurca hiçbir şey yapamadığı. Hüsranlarını sıralamaya yatkındı daima...
Şimdiyse Zahir bekliyordu, gözlerini sımsıkı kapatmış, kollarını incelenmek için uzatmıştı. Manau bir yudum daha aldığı sukabağını yere bıraktı. Ellerini, kesik kolların uçlarına koydu ve sert, yamru yumru deriyi avuçlarında hissetti. Zahir'in sağ kolunu bileğinden tuttu ve başparmağıyla yaranın üzerinde dolaştı. Kesilip nedbeleştiği yerde deri kıvrılıp içeriye dönüyordu, bir lavabo deliği ya da topraktaki bir yarık ya da kurumuş, girintili çıkıntılı bir dere yatağı gibi.
"Yedi yıl oldu" dedi Zahir gözlerini açınca. "Bugün tam yedi yıl."
Manau hiç sorgulamamıştı. Ev sahibinin kesik kollarını feci bir doğuştan kusur, Zahir'in hep çektiği bir eziyet olarak düşünmüştü. Tabii ki doğru değildi bu. Doğru olmadığını biliyordu. Ama yine de çok irkiltici bir şeydi: Yedi yıl önce bugün Zahir şakağını kaşıyabiliyor, sigarasını kendisi yakabiliyordu.
Karısıyla sevişirken on olanağı daha vardı. Manau kendi ellerine baktı ve birer mucize gibi göründüler gözüne. Parmak eklemlerini çıtlattı, çok hoş birer çıt sesi çıkardılar. Parmaklarını kımıldattı, sonra Zahir'in onu seyrettiğini fark etti.
"Özür dilerim."
Savaştan sonra, yerlerinden ayrılmış binlerce kişi Tamoe Savaşı'nın alanına geri döndüklerinde evlerini yanmış, bulvarlarını bomba çukurlarıyla delik deşik olmuş, tepelerini patlamamış cephaneyle dolu halde buldular. Sokaklarından tanklar geçmiş, buldozerler yerleşim adalarını yerle bir etmişti. Sevgili sokak lambaları da devrilmişti ama zaten etraflarında toplanacak pek fazla genç de kalmamıştı. Tüm bölge yeniden inşa edilmişti. Ölenler için bir anıt yapılmadan, daha önce orada yaşananların anısına bir plaket bile konulmadan.
O benim tüm hayatım boyunca muhteşem ve kaybolup giden bir melek oldu, yok olan bir eylem, bir işkenceci ve şimdi yok ve soru, ne zamana kadar ve benim en çok korktuğum yanıtsa sonsuza dek.
Çene çalan bir sürü sesin ahenksiz gevezeliği hem hissedilmeyen hem zorlayan, onu çok acilen farklı yönlere çağıran sesler. Onu yaralayan sesler elbette ama sessizliğin açtığı yaralardan kötü değil yine de.
Kendini birisine aitmiş gibi düşünen insanlar var. Herhangi bir nedenden ötürü gitmiş birisi. Ve bunlar yıllarca beklerler, onlar kayıplarını aramaz, kayıp kendileridir.
Hayatının geri kalanı gözlerinin önünde, sonsuz ve bomboş, yol tabelaları ya da çizgilerinden yahut onu şu ya da bu yöne yöneltecek insan sevgisi sıcağından yoksun bir halde uzanıp gidiyordu.