Kayıp Kıta Mu'nun Çocukları sözleri ve alıntılarını, Kayıp Kıta Mu'nun Çocukları kitap alıntılarını, Kayıp Kıta Mu'nun Çocukları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bugün, engin kayalık arazilerden ibaret olan Gobi Çölünde bulunan Uygur başkenti yaklaşık 5 metrelik taş, çakıl ve kum yığınının altında yatmaktadır. “Tufan”, toprağı ve başka her şeyi alıp götürmüştür.
Anadolu'daki bazı bulgular bu bölgede çok erken tarihte, bugünkü şekliyle tarihin yazılmasından on binlerce yıl önce son derece medeni insanların yaşadığını göstermektedir. Kimdi bu insanlar? Nereden gelmişlerdi? Ve sonları ne oldu? Truva, Baalbek, Efes ve İzmir, bu medeniyetlerin kalıntılarını sergiler.
"Dünyayı gez evlat,doğanın yazmış olduklarını öğren..
Doğa insana öğrenmesi için sunulmuş büyük bir okuldur.Doğa teori nedir bilmez..Doğa yalan söylemez. Doğa, gerçeğin canlı bir örneğidir ."
Gerçekler ortadadır. Teoriler ise kendi başının çaresine baksın. Şunun çok iyi anlaşılmasını istiyorum: Kitaplarımda ortaya koyduğum geçmiş, benim keşfettiğim bir şey olarak görülmemelidir. Eğer tarihleme tarzı doğruysa, ben yalnızca, 12 bin ila 70 bin yıl öncesini anlatan yazılarda anlatılanları tekrarlıyorum. Bu yazılarda son derece çarpıcı bilgiler yer almaktadır. Tüm bunları teyit eden efsaneleri hesaba katmasak bile, arkeolojik ve jeolojik olgular da bu olayları doğrulamaktadır. MÖ 600 civarında yaşamış Çinli bilge Lao Tzu, tarihöncesi atalarının büyük bilgi birikiminden ve ne denli ileri bir düzeye ulaştıklarından bahseder.
Eskiler kendilerinden sonra gelenleri de düşünüp bilgece davranarak artlarında kil tabletler ve taş üzerine yazılmış yok edilemeyecek belgeler bırakmışlardır. Bu bilgelik, Plutarkos'un belirttiği şekliyle, Sais rahibi Souchis'in Yunanlı Solon'a hitabında dile getirilir. Ne var ki, bu tabletler ve taş bloklar zamanla parçalanmıştır ve birçoğu da kayıptır. Fakat eskiler tarafından evrensel doğrular olarak kabul edilen bilgileri içerdikleri için, bunların irili ufaklı parçaları dünyanın dört bir yanına yayılmıştır. Yan yana getirildikleri zaman bu parçalar büyük oranda birbirini desteklemektedir. Dolayısıyla bunları bir araya getirerek, yeryüzünün ilk büyük medeniyetinin mucizelerini ortaya serme yolunda bir başlangıç yapmamız mümkün olabilir.
Yaratılış ve insan konusunda akla yatkın bir hikâyenin başlangıcını oluşturmak için elli yılı aşkın süredir bu parçaları bulmaya ve bir araya getirmeye çalışıyorum. Hikâyeyi tamamlamak ise benden sonra geleceklere düşüyor.
Mu, yani Anakara aşırı kalabalık hale gelince ya da ülkenin büyük denizcilerinden hırslı ve girisimci bir grup yeni ve yerleşime açık ülkeler bulunca, kolonileşme de başlamış oldu. Mu'nun bu göçmen çocuklarına Mayalar denir. Anakaradan ayrılanlara hangi yöne giderlerse gitsinler Maya adı verilirdi. Kolonileşme, Mu batmadan en az 70 bin yıl önce başlamış olmalıdır, çünkü Doğudaki Naacal metinlerinde, Kutsal Kardeşlerin Anakaranın dinini ve bilimlerini "en az 70 bin vıl önce" kolonilere taşıdıkları anlatılır. Bu kolonilerden birinin "35 milyonun üzerinde bir nüfusa sahip olduğu" da aktarılanlar arasındadır.
En önemli temalardan biri yaratılıştır; bu tema kaostan insanın ortaya çıkışına dek sistematik şekilde ele alınmaktadır.
Şöyle yazmaktadır: "Başlangıçta her şey kaostu; evren sessizdi ver her şeye karanlık hükmediyordu." Başlıca sembolleri, yaratıcının tektanrıcı ya da kolektif sembolü olan Güneşti. Dinleri tektanrıcıydı. Yalnızca tek bir yüce varlığı tanıyorlardı..
Bana, "Tanrının yeryüzündeki en büyük tapınağı nerededir?" diye sorulacak olsa, şöyle cevap verirdim: "İnsanın kalbindedir. Burası Tanrıya ibadetin kusursuz tapınağıdır. Tüm zaman ve mekanlarda, gündüz ya da gecenin her saatinde, kabalık bir kentte ya da ıssız bir çölde ulaşılabilir olan bir tapınaktır, çünkü burası Göklere Sevgi ve İbadet içindir ve burada insan semavi babayla bir olabilir." Söyleyin, başka bir tapınak nasıl bunun yerine geçebilir?
"Kesin olan bir şey var ki,son yirmi yüzyıl içinde insan elinden çıkmış olan herhangi bir eser,Baalbek tapınaklarında görülen tasarım ihtişamının ve yapı ustalığının emsali olamaz,hatta yanına bile yaklaşılamaz ..."
Maddecilik, insanı, servet biriktirmeye yöneltir. Bu işin başı sonu yoktur ve bu hırs insanın ruhsal gelişimini yavaşlatır, Büyük Kaynağa dönmesine engel olur.