Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kem Gözlere Anadolu

Elif Şafak

Kem Gözlere Anadolu Gönderileri

Kem Gözlere Anadolu kitaplarını, Kem Gözlere Anadolu sözleri ve alıntılarını, Kem Gözlere Anadolu yazarlarını, Kem Gözlere Anadolu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
·
Puan vermedi
ELİF ŞAFAK: "İlk kitabımı sevmem, sahiplenmem"
Kem Gözlere Anadolu Bir yazarın yazdığı her şeyle barışık olması gerektiğine inanmıyorum. Bu tıpkı insanın kendi geçmişine bakıp vaktiyle çok yanlış bir insana âşık olduğunu fark etmesi gibi bir şey. Seneler sonra insan kendi kendisine sorar, nasıl oldu da bu kadar yanlış birine böylesine âşık oldum diye. Bunun gibi bir şey yazarın geçmişte yazdığı bir kitaba seneler sonra soğuk bir nazarla bakması. Benim nezdimde en çok sevdiğim kitabım hep bir sonraki kitabımdır, yani henüz yazmadığım kitap. En az sevdiğim kitabıma gelince, onun da cevabı belli: İlk kitabım. İlk kitabım Kem Gözlere Anadolu’yu sevmem, sahiplenmem. Bence bu kitap ham bir meyveye benziyor. Hayatı ve edebiyatı henüz daha ham bir açıdan gördüğüm bir mevsimde yazıldı. Pişmeden ikram edildi. Ben bu yüzden kendi edebi miladımı bu kitapla değil, bir sonraki kitabımla başlatırım, yani Pinhan ile. Gittiğim her yerde okurlar soruyorlar bu kitabı niye bulamıyoruz diye. “Bulamıyorsunuz; çünkü yeni baskıları yapılmadı.” diyorum. İşin tuhaf yanı yasak ya da saklı olan her şey insanların ilgisini iki kat daha fazla çektiğinden, okurlar çok merak ediyorlar benim sevmediğim bu ilk kitabın ne menem bir şey olduğunu. Sırf bunu bulabilmek için sahafları dolaşanlar, fotokopiler yapanlar var. Açıkçası ben nasıl dürüst davranıyorsam bu kitap hakkında, nasıl sakınmadan eleştiriyorsam kendimi, okurların da buna saygı duyup bu kitabı aramaktan vazgeçmelerini tercih ederim. Elif Şafak
Kem Gözlere Anadolu
Kem Gözlere AnadoluElif Şafak · Evrensel Basım Yayın · 199487 okunma
Topal Kartallara Tarihsiz Avcılar
Bu evde kalan her kadın uyanır uyanmaz ilk iş aynaya bakar. Çünkü geceden kalma hayalleri bir çırpıda tuzla buz eden bir tek aynalardır, en iyi onlar vurur yüzümüze kim olduğumuzu ve niçin yaşadığımızı.
Sayfa 81 - evrensel kültür kitaplığı, mart 1994Kitabı okudu
Reklam
Sarı Sızı
Erkek, ucu kırık bir kalemle beynine çizdi kadının gidişini. Bir su damlasıyla yoğurdu zamanı ; henüz yaşanmamış ne varsa usulca içine akıp dipsiz bir göle dönüştü bağrında. .... O gece yağmur yalnızca hapishaneye yağdı. Cam buğulandı. Sonra onlar sustu, avluda birikti öyküleri.
Sayfa 79 - evrensel kültür kitaplığı, mart 1994Kitabı okudu
Çeyiz Sandığından Çıkan Kırk Günlük Öykü
Sokağın bir ucunda yaşlı, beyazı bir dikişte içmiş bir kadın oturuyor; elinde örgüsü; bir ters, bir düz. Yaşlı kadın, elindeki incecik şişlerle, pembe patikleri, incitmekten ürkercesine, büyük bir özenle tutuyor. Beyazın üzerinde dans ediyor yılların göz nuru; sevdası. Doğacak torunlara adanan bir gelecek beliriyor ilmiklerin dizilişinde, bir de uçurtmaya benzer şekiller. Bense yaramaz bir kız çocuğu gibi, kadının yaptığını yapmaya çalışıyor, onu taklit ediyorum. Oysa henüz bilmiyorum iki sivri şişle delinebileceğini çeşmelerden doldurulan bidonların, büyüteçsiz görülmeyen hüsranların. Sımsıkı sarılmışım kaleme, öyküler örüyorum kendime. Yakında, çocukluğumu evlendireceğim.
Sayfa 70 - evrensel kültür kitaplığı, mart 1994Kitabı okudu
Toprağın Altında Dönen Rüzgargülüne Övgü
Burada bir şeyler yanlış gidiyor çocuk, geceye saklanmış dualar bil ki bu yüzden. Burada kadınlar acıyla sevişip acıyı doğuruyorlar. Suların içinden gelen bebek kızsa eğer inan ki dört yönlü bir ağıt yakılıyor. Ve her ağıt dalgaların parçalandığı an kalene alınmış bir şiir gibi bitimsizce uzuyor karanlıkta. Her gece bir küçük yürek, bal rengi bir kayık acı çekiyor çocuk, ağlayamaması bil ki bu yüzden.
Sayfa 64 - evrensel kültür kitaplığı, mart 1994Kitabı okudu
Dalgasız Denizlerde Kumdan Fetvalar
Bu sabah çaylarımızı yudumlarken, gazetelerin en kuytu köşesinden iki renkli bir fotoğraf konuk olur evlerimize. Deniz mavisi bir gülümseyiş ve kapkara bir hüzünle damıtılmış gözler, sularda aksini görebilmek için çırpınan bir deli yürek. ve geçmişini ynutmamakta direkten bir kör çığlık. İntihar eden kaçıncı kadındır bu, kendine değilse bile karnındaki günahsız çocuğa acımadığı için lanetlediğimiz kaçıncı zühredir. Haberde, sarı saçlı bir spiker, arkasında, yanıp sönen büyük kentin ışıkları ve tutkusunu yitirerek açan hercaimenekşeler... Üstümüzde günün yorgunluğu, duvarlarda varlığımızı belgeleyen fotoğraflar ve takvim sayfalarında günün yemekleri... O mahmurlukta, oturma odalarımızın avizrlerine sıçrayan kısacık, aceleye getirilmiş bir haber : "Bu sabah, saat beş sularında, İstanbul intihar etti. Ayaklarına ve kollarına fetvalar bağlayarak kendini denize atan bu kadının, tam beş yüz yıldır hamile olduğu ve uzun zamandır da psikolojik tedavi gördüğü öğrenildi."
Sayfa 49 - evrensel kültür kitaplığı, mart 1994Kitabı okudu
Reklam
Dalgasız Denizlerde Kumdan Fetvalar
Bu kentten insanlar geldi geçti ; atkılar susuz, çetelesiz. Yeşil gözlü nice saz buralarda sürüklendi tellerinden, acemi dikişlerle yağmalandı farklı yörelerin türküleri, kırık ezgiler serpildi evlerin damarına. Bunca zaman sonra bugün bile yağmurun yağmasıyla birlikte çoğalan, yankılanan ve aynı coşkuyla darmadağın olan ezgiler. Kimi zaman akan kanı durduramaz oldu gökteki pamuk tarlası ; gökkuşağının, kırmızıdan başka renk görmediği günler çok oldu. Meydanlarda davul tokmaklarına bakakaldı, aslanların bedenleri; ve rüzgar nazar boncuklu beşikler aramadı onları usul usul sallamak için.
Sayfa 46 - evrensel kültür kitaplığı, mart 1994Kitabı okudu
Kahve Değirmenleri ve Rüzgar
Yorgundu. Kağıtlardaki boşluğun beynine sızdığını, o beyaz küstahlığın yüreğinde büyük delikler açtığını biliyor, yine de söz geçiremiyordu sözcüklere. Yere dökülen kahveye baktı, çöktü dizlerinin üstüne. Ve bir kedi yavrusu gibi uzatarak yüzünü, sabırla yalamaya koyuldu yüzyılların akıp giden hüznünü.
Sayfa 44 - evrensel kültür kitaplığı, mart 1994Kitabı okudu
Kınalı Gecenin Bekareti
Şafak sökerken denizden bir kadın çıktı. Şalvarında taşıdığı yükleri birer birer silkeledi şehrimize ; yeşile çalan gözler, deniz yıldızları ve batık gemilerde nefessiz kalan dalgıçlar döküldü ayaklarımızın dibine. En son bir de incir ağacı düştü yere ; yapraklarında süt ve yosun ve tarçın kokusu vardı. Denizden çıkan kadın, fark etmeden yerlere saçtığı yakamozları birer birer kucaklayıp dokunaklı oklayışlarla yeniden suya bıraktı hepsini. Ve her bir adımını, sanki hâlâ denizdeymişçesine o mavi boşluğa sallayarak, sessizce karıştı koca kentin akışına. İncir ağacı arkasından bakakaldı.
Sayfa 27 - evrensel kültür kitaplığı, mart 1994Kitabı okudu
Kınalı Gecenin Bekareti
Doruklardaki renklerin heyetine sığınmış dağ köyünde bir telaştır başladı, gündüz vakti beliren karanlıkların verdiği bir telaş. Aramadık bir tek kuş yuvası ya da böğürtlen lekesi kalmadığında endişeli yüzlerini birbirinden saklayamaz oldu köylüler. Demek ki bozuluyordu resim, tek bir rengini yitirdiğinde, demek ki kirleniyordu beyaz, yeni gelinler küstürüldüğünde.
Sayfa 28 - evrensel kültür kitaplığı, mart 1994Kitabı okudu
27 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.