Kemaliye'de ptt müdürü olarak görev alan Kemal Bey'in zorlu yollardan geçerek beşeri aşkının tasavvufi aşkıyla harmanlanıp en sonunda sevdiğine kavuşmasını anlatıyor. İş çıkışı eve giderken kapının önünü süpüren Latife'ye gönlünü kaptırıp mektup gönderiyor. Çok beğendiğini talip olduğunu yazıyor. Latife de ona cevaben mektup yazıp heykelini gönderiyor. Dış güzelliğe önem veren birinin heykeliyle birlikte olmasını söylüyor. Latife manevi değerlere önem verdiğini ve verilmesi gerektiğini bu heykel ile anlatmış oluyor. Ona kavuşması için sadece maddi unsurlar mevki makamın önemli olmadığını ilim yolundan da geçmesi gerektiğini mektup ile bildiriyor. Kemal Bey oraların yabancısı olduğu için ne demek istediğini anlamıyor. Oranın halkından olan Şemsettin Bey ona yardımcı oluyor. Kuralları öğretiyor. İlk önce dini ilimlere yöneliyor. Kendine en yakın mürşidi seçiyor. Mürşidin ilmiyle tasavvufa, iç benliğe geçiyor. Zorlu sınavlar burada başlıyor. Öğrendiği maneviyatı hayatında uyguluyor mu diye gözleniyor. O bilince ulaşan Kemal Bey en sonunda Latife ile nişanlanmayı hak ediyor. Nişan ve düğün öncesi de belirli sorulara tabi tutuyorlar. Hepsini güzel bir şekilde cevaplıyor ve tamamlıyor. Düğün aşamaları da onların özgü geleneklerine göre yapılıyor. Kitabın vermek istediği mesaj; bir insanı dış görünüşü ile değil kalbi ve manevi duygular ile sevmek gerektiğidir. Bir aşk hikayesi üzerinden bu konu güzel bir şekilde anlatılıyor.
