Kendini Bilmek

Michel Foucault

Kendini Bilmek Posts

You can find Kendini Bilmek books, Kendini Bilmek quotes and quotes, Kendini Bilmek authors, Kendini Bilmek reviews and reviews on 1000Kitap.
Devlet, kendisinin işlediği suçları teşhir eden kişileri mahkum etmeye çalışıyor.
Bir kadın ya da erkeğin özne olabilmesi için, onun ilk olarak dünyanın ya da toplumsal bedenin bütüncüllü­ğünden (totalitesinden) bölünmesi gerekir. "Ben"in doğ­ması için, "ben" ile "ben-olmayan" arasında bir ayrımın yapılması gerekir. Benliğin sınırları, benliğin ötesindeki, benlik olmayan her şeyden onu ayıran çizgilerdir. Benli­ğin oluşumunda ilk ve en temel adım, bölünmedir.
Sayfa 87 - OM YayıneviKitabı okudu
Reklam
Rousseau, "zihnim" der, "kendi zamanı içinde ilerlemeye ihtiyaç duyar, bir başkasının zamanına boyun eğemez." "Çünkü biliyorum ki, kendi deneyimim bir başkasına uygulanamaz".
Sayfa 79 - OM YayıneviKitabı okudu
Son derece mutsuzluk verici, ne var ki, artık değiştirilemeyecek kadar geç kalınmış olan şu ki, insan varolduğunu keşfetmiştir. Bu keşif, "insanın düşüşü" denilen şeydir. Yaşam hayal edilebilir, ama ikiye bölünemez ya da ikiye katlanamaz. Birliğine yönelik her türlü istila, kaos anlamına gelir. Ralph Waldo Emerson, Deneyim
Sayfa 74 - OM YayıneviKitabı okudu
"Düşünceler tahıl, bilinç ise değirmen ambarı gibidir. Tahıllar arasındaki kötüleri ve iyi un, iyi ekmek yapılabilecekleri ayırmak, değirmenci olarak bizim işimizdir." Vicdan, benliğin sarrafı­dır. Sikkeleri incelemeli, modellerini, madenlerini, nereden geldiklerini araştırmalıdır. Kötü kullanılmış olup olmadıklarını anlamak için bunları tartmalıdır. Nasıl ki, paranın üzerinde imparatorun imgesi vardır, aynı şekilde düşüncelerimizde de Tanrı'nın imgesi olmalıdır. Cassian'da öz-inceleme, itaat ve düşüncelerin sürekli söze dökülmesinden sonra gelir. Bu Stoacılıkta böyle değildir. Kendi kendisine yalnız düşüncelerini de­ğil, en ufak bilinç hareketlerini, niyetlerini söylemek yoluyla, keşiş yalnız ustasıyla değil, kendi kendisiyle de yorumsama ilişkisini sürdürmüş olur. Bu söze dökme, dü­şüncenin mihenk taşıdır.
Sayfa 72 - OM YayıneviKitabı okudu
İnancın ve benliğin gerçek yükümlülükleri, birbirine bağlıdır. Bu bağ, özbilinç olmaksızın ruhun arınmasını olanaksız kılar. Gerçeğe ulaşma, ruh arınması olmadan düşünülemez. Ruhun arılığı, özbilincin bir sonucu ve metnin anlaşılması için önkoşuldur; Augustine bunu şöyle ifade eder: "Quis facit veritatem" (gerçeği kişinin kendi içinde bulması, ışığa ulaşması).
Sayfa 62 - OM YayıneviKitabı okudu
Reklam
Düşlerin nasıl yorumlanması gerektiği üzerine geniş bir literatür vardı, ama bugüne ulaşabilen tek düş kılavuzu, Artemidorus'un "Düşlerin Yorumu" adlı kitabıdır (M.S. 2.yüzyıl). Antik çağda düşler gelecekteki bir olayın duyurusu anlamına geldiği için, düş yorumu önemliydi.
Sayfa 59 - OM YayıneviKitabı okudu
Meditatio", düşünceyi eğiten imgelemsel bir deneyimken, "gymnasia", gerçek durum içinde bir eğitimdir. Epikurosçular, yararsız olduğunu düşündükleri için, buna karşıydılar. Onlar, bugünkü olaylardan zevk alabilmek için geçmişteki zevkleri hatırlamanın ve bellemenin daha iyi olduğunu düşünüyorlardı. Karşıt kutupta, "gymnasia" ("kendini eğitmek") bulunur. Bunun gerisinde uzun bir gelenek yer alır: Cinsel perhiz, fiziksel yoksunluk ve diğer arınma ritüelleri. Stoacı kültürdeki işlevi, bireyin dış dünya karşısındaki bağımsızlığını oluşturmak ve sınamaktır.
Sayfa 56 - OM YayıneviKitabı okudu
Stoacılığın egemen olduğu felsefi gelenekte, "askesis" benlikten vazgeçme değil, benliği geliştirme çabası ya da kişinin kendi üzerinde hakimiyet kurması anlamına gelir. Nihat amaç olarak, başka bir gerçekliğe hazırlanmayı değil, bu dünyanın gerçekliğine ulaşmayı öne sürer. Bunun Yunanca karşılığı olan "paraskeuazo" "hazırlanma" sözcüğü kişinin gerçeği elde edebileceği, özümseyebileceği ve kalıcı bir eylem ilkesine dönüştürebilece­ği bir dizi uygulamadır. "Aletheia", "ethos"a dönüşür. Bu, daha öznel hale gelme sürecidir. Yunanlılar bu alıştırmaların iki kutbunu "melete" ve "gymnasia" olarak tanımladılar. "Melete", Latince çevirisi olan "meditatio"ya. uygun olarak, "meditasyon" anlamına gelir. "Epimelesthai"yle aynı kökten gelir. Oldukça muğlak, retorikten alınma teknik bir terimdir. "Melete", yararlı terimler ve tartışmalar üzerine düşü­nerek bir söyleve ya da doğaçlamaya hazırlanan kişinin yaptığı iştir. Durumu, içinizden diyalog yoluyla değerlendirmeniz gerekir.
Sayfa 54 - OM YayıneviKitabı okudu
Sokrates: İnsan şu üç şeyden biridir. Ruh... Beden... Ve ruhla bedenin teşkil ettiği bütün. Ne beden, ne de bedenle ruhun oluşturduğu bütün insan değilse, insan ya hiçbir şeydir ya da ruhtan başka bir şey değildir. Demek "kendini bil" diyen o söz, bize, ruhumuzu bilmemizi emrediyor. Demek ki bedene dair bir bilgi insanın bazı şeylerini bilmek anlamına gelir, ama aslında bu, insanı bilmek anlamına gelmez. Bedeniyle ilgilenen kimse, kendisine ait bir şeyle ilgileniyor, asıl kendisiyle de­ğil. "Kendinin ne olduğunu bilmek, bilge olmaktır." Ruh kendini bilmek isterse, bir ruha ve özellikle ruhun erdeminin, yani bilgeliğin bulunduğu yere bakmalıdır veya buna benzeyen herhangi başka bir şeye.
Sayfa 16 - OM YayıneviKitabı okudu
Reklam
"Kendini bilmek, ruhunu bilmektir..." Sokrates: Zor olsun, kolay olsun, başka bir yol yok. Kendimizi bilirsek, kendimizle nasıl ilgilenebileceğimizi de biliriz. Bu bilgi olmazsa, kendimizle ilgilenmek imkansızdır.
Sayfa 14 - OM YayıneviKitabı okudu
Yaşamın ve çalışmanın temel amacı, kişinin başlangıçta olmadığı kişi olmasıdır. Oyun, ancak sonunda ne olacağını bilmediğimiz zaman oynamaya değer olur. İnsan düşünen bir varlık. Nasıl düşündüğü ise topluma, siyasete, ekonomiye ve tarihe ve de çok genel, evrensel kategoriler ile resmi yapılara bağlıdır. Ne var ki, düşünce, toplumsal ilişkilerden başka bir şeydir. İnsanların gerçek düşünme tarzı, mantı­ğın evrensel kategorileriyle tam olarak çözümlenemez. Sosyal tarih ile formel düşünce tahlilleri arasında bir patika, bir geçit -belki çok dar bir yol- vardır.
Sayfa 2 - OM YayıneviKitabı okudu
Eski Yunan'da, Delfi tapınağının üzerindeki "kendini bil" ibaresinin imlediği bilgi, bu keşfin ve bu zanaatin bilgisiydi. "Kendini bilmek", bir "tefekkür"den ziyade, bir eylem ve bir "teknik"ti. İnsanın kendini bilmesi, tanıması hayat boyu süren "sonsuz" bir yolculuktu, varılacak bir yer -benliğin "özü"- yoktu, önemli olan yolculu­ğun kendisiydi. Hedef, yolculuğun güzel olmasıydı, bu hedefi gerçekleştirmek için de "techne"ye; pusulaya, yelkene ve benzeri araç gerece, bunları kullanacak beceriye ve "doğa"ya ilişkin bilgiye gerek vardı. Bu "tekniğe" sahip olursa, kişi kendi benliğinin kaptanı olabilir, karaya oturmadan, kayalıklara toslamadan, anafora kapılmadan, alabora olmadan yaşayabilir, yolculuğun tadını çıkarabilirdi. Kişinin benliğinin kaptanı olabilmesi için öncelikle kendine dikkat etmesi gerekiyordu. Bugün, gündelik dilde "veda jesti" olarak kullanılan "kendine dikkat et" sö­zü, eski Yunan'da felsefi bir ilkeydi, dahası, yaşam felsefesinin temeliydi. Kendine dikkat etmek, özen, ilgi, ihtimam göstermek, "kendini bilmek" ilkesine işlerlik kazandıran ana düsturdu. Yaşamak bir zanaat, "kendine özen gösterme" zanaatıydı...
OM YayıneviKitabı okudu
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.