Kamusal fantazmagoryalar, flanör, yani modern hayatın yeniliklerinin peşinden koşmayı meslek edinen bu tuhaf entelektüel-estet tarafından geliştirilir.
Eğer kentimiz, evimiz, yaşadığımız mekanlar yalnızca var olmakla kalmayıp, onları deneyimlediğimiz her seferinde farklı da oluyorsa, o zaman gündelik hayat gerçekten de potansiyel bir yaratıcılık alanı olabilir.
“Yüz,” der Agamben, “ortaklığın yegane zemini, yegane mümkün kenttir” (Agamben 2000, s.91). baskın merkezi-Batı uygarlığı miti, yüzü öznelliğin kalesi olarak görür. Bireyselleşmiş yazgıların çoğunluğu aşağılayıcı yenilgilere ve hayal kırıklıklarına götürüp, çok azını ise güç ve servetle kavuşturduğu bir dünyada, yüz, bir vaadin simgesi olarak görünür. Neysenin o olmaki bir reklamın ifade ettiği şekliyle “kendiniz olmak”, “bize çıkar sağlayan şeyi satın alabilmeniz için olmanızı istediğimiz şeyi olmanız” demektir.