Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,
Geçmişten günümüze kadar uzanan döneme bir
bakış attığımızda, diyebiliriz ki elhamdulillah Boğaziçi’nde İslam’ı yaşama gayretinde olanların imkanları gittikçe
genişledi, genişliyor. Hiç kuşkusuz birkaç yıl öncesine kadar
uzanan yereldeki yoğun mücadele döneminin bu duruma
etkisini göz ardı etmek, bu mücadelenin faillerine haksızlık
etmek olur. Demem odur ki, birilerinin gelecek nesillerin
kimliklerini rahatça taşımaları için sarf ettikleri çaba sonucu,
“. . .Biz o günleri insanlar arasında döndürürüz. . .” (Ali
İmran, 140) ayetindeki “o günler” lehimize işler oldu. Peki,
örtümüzle sınıfta yadırganmadan yer alabilir ve kampüste
mescidimize kavuşmuşken bu kimlik adına yapılacak bir şey
kalmadı mı? Bu noktada, eksikliği ayan olan ihtiyaçlarımız
yerine konulduktan sonra, bulunduğumuz mekâna ve çağa
karşı ferdi ve cemi sorumluluklarımızı gözden geçirmemiz
gerekiyor. Çünkü bizler dünyanın “dertliliğini” peşinen kabul
etmiş insanlarız ve ona fazla kıymet vermeden onu ıslaha çalışmak görevimiz. Öyleyse, bizler dertsiz olamayız ve içinde
bulunduğumuz ortamda bize “lütfedilenlerle” yetinip teslim
aldığımız bayrağı öteye taşımaktan geri duramayız.
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, bir yandan Müslümanların güçlendiğinden söz ederken, bir yandan da çağın kimi
mütedeyyinlerinin liberalleşerek dinlerini umursamaz hale
geldiğini görüyoruz. Boğaziçi’nin İslami hassasiyete sahip
kamuoyu olarak bizler, bu yere ve bu zamana tanıklığımızın
hesabını verebilmek üzere kendi varlık ve farkımızın bilinciyle hareket etmeli, dertlerimizi irdeleyip gündeme taşımalıyız.
Kervan, hem ana mesele ekseninde birbirimizi dürtmemiz,
hem üniversiteye dair mevzuları ele almamız, hem de sanattan bilime her konuda söyleyecek sözü olanlara bir platform
sağlamak amacıyla talip oldu bu yola. Bunu yaparken bir
hafıza aktarımı oluşturacak olmanın heyecanı da cabası.
Hakkın ve sabrın tavsiye olunduğu, hepimize ses
olacak bir mecraya dönüşmek dileğiyle.
Ramazan’ın bereketi üzerinize olsun.